31 Ağustos 2020 Pazartesi

aiolis...

BİLGE UMAR         

AİOLİS / ARAŞTIRMA / AKBANK / 1980 / 47 sayfa

Bilge Umar’ın arkeolojik gezi kitaplarının ilk serisini Akbank desteğiyle çıkarmıştır. Aiolis kitabı da Akbank’ın Bir Kültür Hizmeti olarak basılmış ve satışa çıkmıştır. Kitabın kapağını çevirinde Ak Yayınları Kültür Kitapları Serisi:3 ibaresini görmekteyiz. Bu ilişki o dönemde belli bir süre devam edecek ve Bilge Umar İnkılap Kitabevi’nden tüm antik bölgeleriyle ilgili gezi kitaplarını yayınlamış olacaktır. Bilge Umar hocanın o dönemde Profesör unvanını aldığını belirtelim.

Kitapta dikkat çekici bir durum da kent tanıtımlarında henüz adlar konusundaki varsayımsal tezlerini kullanmamış olmasıdır. Tüm gezi kitapları serisi yayınlandıktan sonra daha kapsamlı bir gezi kitapçığı her bölge için düşünülebilir.

Bu tür kitapların varlığı Türkiye tanıtımı için önemli bulmaktayız. Hatta bu antik dönem bölgelerini tanıtan gezi kitaplarının biraz daha bol fotoğraflı ve biraz daha popüler olmasının yanı sıra çift dilli olarak yayınlanmasında büyük fayda vardır.

Aiolis kitabındaki kentlerin tasniflemesini İzmir Çanakkale yolu üzerine tasniflemiş Bilge Umar. İzmir-Aliağa yolu çevresi kentleri olarak: Leukai, Neon Teikos, Foça, Kyme. Aliağa-Dikili yolu çevresi: Myrina, Gryneion, Elaia, Pitane, Atarneus, Kanai. Dikili-Edremit yolu çevresi: Karine, Thebe. Doğu Aiolis-Menemen-Muradiye yolu çevresi: Temnos ve Aigai kentlerinin bilgilerini aktarmıştır.

Bu ilk baskı da 14 kenti tanıtan Umar daha sonraki baskılarda sayıyı 23 kente çıkaracaktır. Bizce Aiollerin kurmuş olduğu tüm kentler ve önemli bir kolonizasyon adası olan Midilli’nin de kentleri ilave edilmeli. Bu sayının böylece 40 yakın olacağını düşünüyoruz.

Taylan Köken

27 Ağustos 2020 Perşembe

geç ortaçağ döneminde pamfilya, pisidya ve likya'nın tarihi ve coğrafyası...

BARBARA FLEMMING

GEÇ ORTAÇAĞ DÖNEMİ’NDE PAMFİLYA, PİSİDYA VE LİKYA’NIN TARİHİ VE COĞRAFYASI / ARAŞTIRMA / T.T.K. / 2018 / 246 sayfa 

Alman Barbara Fleming’in çalışmasının ön söz için verilen tarih 1963 yılı olması sebebiyle kitabın ilk yayının 1963’de yayınlandığını söylemek yanlış olmaz. Çevirmen Hüseyin Turan Bağçeci ve Prof. Dr. Abdurrahman Uzunaslan ile Prof. Dr. Mehmet Ali Çakmak kitabı inceleyerek yayına hazırlamışlardır.

Kitap altı ana başlıkla hazırlanmıştır: Anadolu Selçukluları Yönetiminde Güneybatı Anadolu, Moğollar Döneminde Güneybatı Anadolu, Beylikler Dönemi: Hamidoğulları, Teke İli, Restorasyon ve Nihai Fetih, İnceleme: Osmanlı Kaynaklarına Dair Notlar.

Yazar kitabın girişinde kitabın alanını şöyle belirlemektedir: Bu çalışma, Türkler tarafından fethedilmesinden itibaren kesin olarak Osmanlı İmparatorluğuna katılıncaya kadar Pamfilya, Pisidya ve Likya’nın antik coğrafyasının tarihini gösteren bir deneme niteliğindedir. Bu bölge için Antalya’nın kuzey kesimini yani Torosları ve arkasını da alan geniş bir sahadır. Yer yer çok zor bir coğrafyadır.

Kitapta birçok antik dönem ismi verilmektedir. Bazen bir yer için birkaç değişik isim de kullanıldığını görmekteyiz. Bol miktarda çalışma malzemesi veren bu etimolojik materyalin haricinde kitaptan bazı dikkat çekici notları aktarmak istiyorum:   

Diğer bütün kaynaklar gibi İbni Said de Türkleri haydut olarak ve hatta açıklamasında onları özellikli de Hristiyan çocuklarını çalarak köle tüccarlarına satan haydutlar olarak nitelendirilir. Sf.3

*

Sinop’un fethinden (Aralık 1214) itibaren “karanın ve her iki denizin efendisi” olarak anılan Selçuklu Sultanı… Sf.7

*

Birbirlerini gönülsüz olarak karşılıklı tanımalarına rağmen Selçuklu ve Karamanlılar arasındaki ilişkiler neredeyse devamlı düşmanca idi, bundan dolayı Selçuklu Sultanları zaten oldukça bağımsız olan çevrelerindeki beylerin bir dizisini de büyük ölçüde Selçuklu hanedanına sadık tutmuşlardır. Sf.44

*

Genel olarak, zor ulaşılabilir bölgeler, ormanlar ve dağlar Türkmenlerin yerleşim alanları olarak nitelendirilebilir. Sf.59

*

Mevlana Celaleddin Rumi (ölm. 1273), onun tarafından nakledilen hikmetli sözlerinde göçebe Türkleri genelde tamamen yıkıcı unsurlar olarak damgalayarak, tüm çağdaşları içinde en katı değerlendirmeyi yapmıştır. Bu anlamda on yıl sonra oğlu Sultan Veled, asi Türkmenlerin acımasız bir şekilde imha edilmesini istemiştir. Sf.61

*

Bir Türkmen(Tahtacılar) grubu ve bunların ve ayrıca bir başka Türkmen grubunun misafirlerine kızlarını, kadınlarını veya kız kardeşlerini bahşettiklerine dair bilgileri gibi özel bilgilere pek rastlanmamaktadır. Sf.62

*

Karamanlı birlikleri gücü hakkında El Makrizi’den bir fikir edinilebilir. 1277 yılı Mayıs ayında 20.000 atlı ve 30.000 zırhlı piyadeden bahsedilir. Sf.63

*

Germiyan Beyliğinde olduğu gibi, ya bu dervişlerin öğretilerini ve dini ilahilerini dikkatlice dinlemeyi ihmal etmişler ya da Mevlevilerin, göçebeliği küçümseme ve göçebelikten ikrah etmelerinde bir nefret unsuru olması gereken kendi Türk kökenli şeyhlerinin veya babalarının etkisi altında kalmışlardır. Sf.113

*

Kendisini sonradan zamanın mehdisi ilan eden ve son derece gayretli bir Müslüman olan Timurtaş, ilk başlarda Moğolların geleneksel düşmanları olan Karamanlılarla işbirliği de yaparak… (1314) sf.114

*

Antalya ve Kıbrıslı tüccarların ekseriyetle aradığı canlı bir ticaret trafiği oluştu. Bundan başka, Venedikliler, Cenevizliler ve Floransalılar burada Fransız bezi ticareti yaptılar ve karşılığında bal mumu, meşe palamudu, kitre ve şap satın aldılar. Şap 15 günlük bir yolculukla Kütahya’dan gelmekteydi. Sf.127

*

Antalya emirinin, Süleyman mührü denilen bir altı köşeli yıldızı(heksagram) amblem olarak kendi bayrağında kullanmıştır. Sf.139

*

Beş köşeli yıldız (pentagram) ve altı köşeli yıldız (heksagram), Doğu Akdeniz ülkelerinde eskiden beri, bilhassa Kıptiler ve Yahudiler aracılığıyla erken dönemde İslam’a giriş imkanı bulmuştur. Küçük Asya’daki Müslüman Türklerde de altı köşeli yıldız ve Süleyman’ın mührü oldukça yaygındır. Sf.140

Taylan Köken

24 Ağustos 2020 Pazartesi

antik yunan'da sanat ve mitoloji...


THOMAS H. CARPENTER           
ANTİK YUNAN’DA SANAT VE MİTOLOJİ/AŞATIRMA/HOMER/2016/264 sayfa

 
Türkiye’de arkeoloji üzerine düzenli yayın yapan üç tane yayınevi var. Bunlardan en az üreteni Homer Kitabevi. Beki birçok yayınevinin araştırma türünde yayınlamış olduğu arkeoloji kitapları bu yayınevini geçebilir. Ancak Homer genellikle seçkin kişilerin yapıtlarına yönlenmektedir. Bu konuda seçici oldukları kesin.
Carpenter’ın kitabı birkaç bölüm halinde Yunan vazolarının, kullanım kaplarının üzerindeki ve diğer seramik unsurlar üzerindeki mitolojik figürlerin, çizimlerin sanatsal değerlendirmesini, daha çok da tasnifini yapmış.
Hepimizin bildiği Batı’nın Yunan mitolojisi olarak tanımadığı destanların büyük bir çoğunluğu aslında Anadolu efsanesidir. Bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda kült olmuş, ancak adeta pazarlaması Grek sevdalısı Batı tarafından yapılmıştır. Ait olma duygusu, yüksek medeniyetlerin doğduğu yerlere olmalıdır. Hiçbir toplumun birilerine aidiyet duygusuyla bağlanmasına gerek yoktur aslında. Hemen hemen kuzey yarı küredeki her toplum, her medeniyet bir zamanlar altın dönemini yaşamış, sönükleşmesi geldiği zaman gerilemiştir. Geçmişin izini sürenler bilmelidir ki Anadolu yüksek uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Bir dönem de Hellen, Grek veya Yunan deyin ne derseniz deyin, onlar da Anadolu’yu işgal etmiş, bura halkı ile birlik olmuş ve bu ortak kültür üst bir medeniyet ortaya çıkarmıştır.
Bu kitabın konusu mitolojik destanların birer sanat olarak ürünlere yansımasının izini sürmektedir. Yunanlıların tanrı(?) ve kahramanlarına nasıl baktıklarını araştırmakta ve eski Yunan sanatçılarının mitosları nasıl ele aldığını inceleyen en kapsamlı çalışmalardan biridir.
Kitapta 370 illüstrasyon bulunmaktadır. Kitabı Türkçeye Bensen B.M. Ünlüoğlu kazanmıştır. Kitabın ana başlıklarıysa şu şekilde:
Hephaistos’un Dönüşü Troilos ve Akhilleus – Tanrı Betimleri – Olymposlular’ın Egemenliği –Perseus, Bellerophontes – Herakles – Theseus – Argonautlar; Klydon Domuz Avı – Troia Savaşı – Savaşın Sonuçları

Taylan Köken

22 Ağustos 2020 Cumartesi

avluda...


SİNA AKYOL         
AVLUDA / ŞİİR / YKY / 1996 / 76 sayfa

 
            Sina Akyol, 1950 yılında Ankara’da doğdu. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'nu bitirdi. Çeşitli reklam şirketlerinde yazarlık yaptı. TRT’de program yapımcısı olarak çalıştı, klasik batı müziği programları hazırladı.
            İlk şiiri 1967 yılında yayınlanan şair, ilk kitabı Su Tadında'yı 1972 yılında yayınladı. Şiirleri Adam Sanat, Dost, Forum, Güney, Meltem, Öküz, Varlık, Yansıma, Yazko Edebiyat gibi dergilerde yayınlandı.
            Birçok şiir ödülü sahibi olan ve bazı şiirleri İngilizce, Fransızca, Yunanca, Bulgarca ve Litvanyacaya çevrilen Sina Akyol, 2017 yılında 22 ncisi düzenlenen İzmir Kitap Fuarının onur konuğu oldu. TÜYAP tarafından “50. Edebiyat Yılında Sina Akyol” armağan kitabı hazırlandı, “50. Edebiyat Yılında Sina Akyol Şiiri” paneli düzenlendi ve “70’lerden Günümüze Sina Akyol Şiiri İçin Dipnotlar” söyleşisi gerçekleştirildi.
            Yukarıda italik olarak verilen bilgiler www.siirparki.com adresinden alınmıştır, teşekkür ederim. Avluda kitabı şairin beşinci şiir kitabıdır. Daha sonra üç baskıyı da yaptığını öğrendim. Yalın şiiri seviyorum. Kitaptan:
 
ESKİDEN TERZİ”
(1)
Zaten,
melekler de eskidendi!
 
-Nerde benim
ejderha başlı
kırlentim, dedim.
 
(2)
Yok, dedim.
 
(3)
Teyelledim
bana aklımı.
Olmazsa sökerim,
dedim.
 
(4)
Çuvaldızım.
Kayıp. 
Ah. Sf.32-33
 
*
Susmak için nereden başlamalı?
İsabetle, Arkadaş’ın anlından!
 
-Rastgele dikilmişti, sol kaşında
otopsi izleri: özensiz teyeller… sf.62
 
*
HÜSEYİN VE DENİZ VE YUSUF
FAZLADAN NELER DEDİLER?
 
Aptal çınarın üryan dalı!
 
Senden niçin kurtulmalı?
 
Çünkü Mayıs göğünde
taze rüzgâr var.
***
Peh! Boğazımda urgan.
Kırıldıkça dönerim.
Döndükçe gövdem
bana asılı. Sf.65
 
*
 
BABAM  İÇİN…
 
Yaz bahçesi! Sefalı vakitler!
Rüzgâr narin! Hayat ince!
 
Zamanın rengi
kıvamına erince,
 
sofraya ardıç
dalı değerdi.
 
Sen, olgun kavun!
Ben, delikanlı peynir!
Hemhal olur söyleşirdik.
Genç babam, gencecik babam. Sf.71
 
*
 
YÜZÜN DİYORDUM
                       -Olcay için-
 
Sevinçler!
Ve sevinçler!
Di yüzün.
 
Kaygısız, küçümen…
 
Ama patlıcan kızartırken anne, n’olur?
 
Baba ölür. Sf.72

Taylan Köken

20 Ağustos 2020 Perşembe

tk1980...


RONİ MORGULİES
TK1980/ŞİİR / YKY / 2006 / 60 sayfa

 
Bir başka Roni Margulies kitabı. Aynı tonda, aynı şekilde devam ediyor şiirine. Okumak düşüyor, geriye…
 
Nereden kalmış aklımda, bilmem,
ama biliyorum, sakalıyla tırnakları
uzarmış ölülerin bir süre.
Ne kadar sürer ama?sf.18
*
TELKİN
Yağmur sandım karanlıkta bahçeden gelen hışırtıları duyunca.
Değilmiş. Baktım, yağmur dinmiş. Yaz yaprakları dökülüyor
rüzgarın salladığı ıslak dallardan. Gözlerim daldı. Dinledim…
Sabaha eminim hiçbir şeyim kalmayacak. İyiyim… İyiyim. Sf.31
*
DİLE KOLAY
Ne kadar çok şey sığarmış gibi geliyor bazan;
dile kolay, yetmiş yıl, seksen hatta, doksan.
İyice az yaşadıklarımız oysa,
çok zaman düşleyip de yaşayamadıklarımızdan. Sf.33

Taylan Köken

19 Ağustos 2020 Çarşamba

bilirim niye yanık öter ney...


        RONİ MARGULİES
        BİLİRİM NİYE YANIK ÖTER NEY / ŞİİR / YKY / 1996 / 47 sayfa

 
        Roni Margulies şiiri hakkındaki düşüncelerimi daha önceki paylaşımlarımda belirtmiştim. Tekrar            etmek istemiyorum. Hem siz de etiketten bularak reytingimi arttırmış olursunuz… J Kitaptan:
 
        Bir gün babam “Sıkıntılıyken içki içme” demişti,
        “keyifsizken daha kötü eder insanı içki”. Haklıyımış. Sf.16
        *
        Ne kaçmak mümkün, ne erişmek;
        Yaptığımız tek şey kaçınılmazı belki biraz ertelemek. Sf.18
        *
        MUHASARA
 
            Gökçeada’nın terk edilmiş bir Rum köyü
            Nüfus kırk sekiz, en genci yetmiş yaşında.
            Oturmuş bir kahvede masalar etrafında,
            Çay içip tavla oynarlar takır takır,
            Herkes buradaymış, her şey aynıymış gibi.
 
            Köşede balkonu çökmüş o büyük ev
            Boş değilmiş, yemek pişiyormuş gibi;
            Oğullar Atina’da, kızlar Almanya’da,
            Avustralya’da değilmiş gibi yeğenler,
            Oyun oynuyormuş gibi çocuklar meydanda.
 
            Bir balkon daha da çökse, biri daha gitse,
            Çay içip tavla oynayacaklar takır takır.
            Direnecekler. Elden başka ne gelir ki.
            Erkekler her an dönebilirmiş gibi tarladan,
            Herkes buradaymış, her şey aynıymış gibi.
 
            Bir garip karanlık var ama gözlerinin ardında,
            Her an düşebilirmiş gibi tüm savundukları,
            Çok uzak değilmiş gibi artık son yenilgi.
            Dört bir yanına ulak yollamışlar da dünyanın.
            Umutsuzca yıllardır haber bekliyorlar sanki. Sf.34
            *
            Sokaklarında vor denilmiyorsa bir kentin,
            İstanbul değildir, kentim değildir benim.
            Beni yaratan bir başka kenttir.
            Onu bilir ben, onu söyler,
            onu özlerim. Sf.36
            *
            TOM’UN KEDİSİ
            
            Tom'un kedisi
            kalp krizi geçirdi
            iki ay kadar önce.

            Daha doğrusu,
            veteriner öyle dedi.
            Ağaçtan düşmüştür bence.

            Sağ ön ayağı felç,
            aklı hep başka yerde gibi.
            Zaten yaşlı bir kediydi.
            kalp krizi geçirdi
            iki ay kadar önce.

            Daha doğrusu,
            veteriner öyle dedi.
            Ağaçtan düşmüştür bence.

            Sağ ön ayağı felç,
            aklı hep başka yerde gibi.
            Zaten yaşlı bir kediydi.
 
            Yürüyebilsin diye,
            o bacağı kesmek gerekti.
            Ağır ağır geziniyor şimdi.

            Yine çok zaman dalgın sanki,
            hareketleri yavaş, kendince,
            bazen de ama belli ki keyifli.

            Dün gördüm bahçede,
            bir kuşa doğru seğirtti,
            yalpaladı biraz, doğruldu.
 
            O bacağın yokluğu
            hiç aklında değildi belli ki.
            Birden aklıma geliverdi:

            Kediler de insanlar gibi
            çabuk alışıyor demek eksikliğe
            eskiden varken artık olmayan şeylere.

            Gençlik. Ölen dost. Eski sevgili.
            Kediler de bizim gibi
            yaşayabiliyor demek eksile eksile. Sf.41-42

            Taylan Köken

14 Ağustos 2020 Cuma

apollo yılları...


RONİ MARGULİES           
APOLLO YILLARI / ŞİİR / YKY / 2010 / 80 sayfa
 
Roni Margulies’in şiir serüvenini zevkle izliyorum. O kendi çevresine oluşturmuş ve gün geçtikçe, yetkinleştikçe, ustalaştıkça yani çapını büyüttükçe çevresini de çerçevesini de büyütüyor. Şiirlerini okuyunca hatta tekrar tekrar okuyunca ve daha da bakınca onun şiirinin hep aynı tonda ancak biraz daha saflaşarak gittiğini görebiliyor.
 
R.M. şiiri size daima bir şey anlatır, elbet çalışılmış ve araştırılmış konusu olduğundan. Şiirin öyküleri birbirini izlerken, kafa yorulduğunu görürsünüz. Poetika diyorlar ya şairin bu bakışı, üslubu olmuş ve kitap kitap günümüze gelmiş.
 
Şair Apollo Yıllarında belli bir dönemi mercek altına almış. Yer yer zamansal sapmalar olsa dahi yine de birçok şiirinde o günlerin önemli olaylarını analiz etmiş.  
   
Kitaptan birkaç parça aktaracağım ve sonda sürpriz bir şiir paylaşacağım:
 
Hem zaten özlem, sen de bilirsin,
bitmek bilmez bir bitkinliktir bazen,
ısırınca aldığı renktir bir elmanın,
gücenmiş sanki, sararır. Sf.9
*
 
Öfke ve sabır
 
Sol tarafı boylu boyunca çatlaktı.
Aynada kısaca kendine baktı.
Su çarptı yüzüne. Ayılamadı.
Biri girdi arkasından tuvalete.
 
Kravatına uzandı eli. Çözemedi.
Nefret, mide bulantısı ve öfke
felç ediyordu parmaklarını sanki.
Süzülüp geçti arkasından öteki.
Toparlanabilse, masaya dönecekti.
“Ben”, dedi, “bu ilkesiz heriflerin
yaşadığı yerde yaşayamam ki…”
Kızardığını sezdi gözlerinin.
 
Ağlamadı. Zor bela tuttu kendini.
Dayadı ağzını yarısı paslı musluğa,
uzun uzun içti. Kendine geldi.
Hiç sallanmadan gitti yerine oturdu.
 
“Bakın”, dedi, “baştan anlatayım.
Size hiç Ermeni dölü diyen oldu mu?...” sf.63
*
Kendisi bir Musevi olmasına rağmen, İsrail’e ve siyonizme karşı durmuş bir şairdir. Zeytin Ağacı şiirini bu fikirle okumalıyız.
 
Zeytin Ağacı
                                       Zeytin ağacının ömrü normal koşullarda 1000 yılı aşar.
                                               Duvar’ın inşası için İsrail devletinin şu ana kadar
                                               8000 zeytin ağacını köklerinden söktüğü tahmin ediliyor.
 
Her geçtiğimde yanından bir zeytin ağacının
sormak gelir içimden: Anlatsana ihtiyar,
küçükken daha sen nasıldı bu topraklar,
kimler geçer yanından, kimler giderdi?
küçükken daha sen nasıldı bu topraklar,
kimler geçer yanından, kimler giderdi?
 
Fenikeliler getirmiş diyorlar buralara seni.
Tuzlu muydu Akdeniz'in suları o zaman da?
Yakıcı mıydı böyle yine öğle güneşi?
Neye benzer, neler düşünürdü Fenikeliler?
 
Uzun yaşamak kolay. Ya hatırlamak her şeyi?
Sallayıp gövdeni zeytin toplayan insanların
değiştiğini görmek yaklaşık otuz yılda bir,
babadan oğula, izledikçe nesiller birbirini?
 
Her geçtiğimde yanından bir zeytin ağacının,
düşünmeden edemem: yaslanıp yaşlı gövdesine
kimler dinlenmiş, kimler uyuklamıştır acaba
ılık bir yel eserken yapraklarının altında?
kimler dinlenmiş, kimler uyuklamıştır acaba
ılık bir yel eserken yapraklarının altında?
 
Sorasım gelir her defasında: Anlatsana ihtiyar,
neler gördün, neler kaldı yüzyıllardan aklında?
Nasıl insanlardı Haçlılar? Eski Yunanlılar?
Korkunç muydu Aksak Timur denildiği kadar?
neler gördün, neler kaldı yüzyıllardan aklında?
Nasıl insanlardı Haçlılar? Eski Yunanlılar?
Korkunç muydu Aksak Timur denildiği kadar?
 
Evet, diye fısıldar yemyeşil yapraklar adeta:
"Koca koca ordularıyla geçtiler önümden hepsi,
gümüş kakmalı kılıçları, ipek takımlı atlarıyla.
Geçtiler... ve gittiler ama işte, yoklar artık hiçbiri.
Buradayım ben hâlâ." Sf.64-65
*
Ve son şiirde hem Ayvalık geçiyor ham de bir zamanlar yolu Ayvalık’tan geçen Fikret Mualla’ya gönderme yapılıyor, adı anılmadan. Buyurun.
 
Ars longa, vita brevis
                                   (Sanat uzun, hayat kısa. T.K.)
 
Genç bir adam uğrardı bizim oraya,
otuzlu yıllardı sanırım, saç baş dağınık,
gün ortasında içmiş, yarı sarhoş,
kolunun altında koca bir dosya.
 
Masa masa gezer, en son bana gelirdi.
Döker dosyanın içindekileri önüme,
“Bir resim alsana arkadaş”, derdi,
“bir bardak şarap fiyatına?”
 
Soluk renkli, kötü suluboyalar.
Acıdım, iki tane aldım bir defasında:
Bir Ayvalık manzarası, bir balerin.
Duvardakiler işte, şu gördüklerin.
 
Geliverdi yine hemen ertesi gün.
“Gel”, dedi, “portreni yapayım senin.
Yağlıboya. Bir şişe rakı fiyatına”.
Gerek yoktu gerçi; kıramadım ama.
 
Kendi resmimi yaptırmadım elbet,
eve çağırdım, babaannemi çizdi.
Bir şeye benzemeyen, yemyeşil,
berbat bir resim çıktı ortaya.
 
Zor yatıştırmıştım rahmetliyi,
 “Çirkin miyim ben böyle!” diye
atmıştı tabloyu şu dolabın üstüne.
Yıllar sonra baktık, kaybolmuş.
 
Adam gitti meşhur oldu Paris’te. 
Hastaymış ama, mutsuzmuş.
Girip çıkarmış tımarhanelere.
Çok oluyor zaten oralarda öleli.
 
Kim bilir ne oldu o tabloya? 
Ne kimin resmi olduğu,
ne kimin yaptığı belli,
asılı duruyordur belki de bir duvarda. Sf.32-33
 
Taylan Köken

9 Ağustos 2020 Pazar

doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunması...


RAŞİT RACİ BADEMLİ
DOĞAL, TARİHİ VE KÜTÜREL DEĞERLERİN KORUNMASI / ARAŞTIRMA / ODTÜ MİMARLIK FAK. / 2006 / 89 sayfa
 
Prof. Dr. Raci Bademli’nin 1995 yılında DPT eşgüdümünde başlatılan Ulusal Çevre Eylem Planı için geliştirmiş olduğu çalışmanın kitabıdır. Ulusal Çevre Eylem Planı çerçevesinde 19 çalışma grubu oluşturulmuş ve bunlar arasında Doğal, Tarihi ve Kültürel Değerlerin Korunması Çalışma Grubu çalışmalarına değişik zamanlarda 28 kuruluştan 55 uzman katılmıştır.
Kitap, bu çalışmalar ışığında derlenen bilgi ve verilerin bir araya gelmesi, danışman olarak süreci yöneten Raci hocanın kendi özgün düşünceleriyle kaleme alınmıştır. Bu kitap toplamda 500 adet basılmıştır. Bir zamanlar DPT sitesinde pdf dosyası yayınlanan kitaba bugün maalesef ulaşmak imkânsız. Bilgi çağında ilerlemek böyle olsa gerek.
Raci Bademli yıllarca birçok koruma kurulu üyelikleri, imar müdürlüklerinde elde etmiş olduğu tecrübeleri bu kitapta değerlendirmiş diyebiliriz.  
Kitapta Ayvalık’ta bulunmakta ve birkaç yerde göndermeler yapılmaktadır.

Taylan Köken

7 Ağustos 2020 Cuma

soldan dördüncü aralık...


NURİ DEMİRCİ     
SOLDAN DÖRDÜNCÜ ARALIK/ŞİİR/YKY/2003/78 sayfa
 
Kars doğumlu şair eğitim hayatını İstanbul’da tamamlar. Aslen diş hekimi olan Nuri Demirci Bursa’da hem yazın hayatını hem de geçimlik mesleğini(!) icra etmeye devam ediyor. Bursa da uzun yıllar sürmüş dergicilik geçmişi de var. Soldan Dördüncü Aralık kitabı şairin dördüncü şiir kitabıdır. Şair 2002 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar Şiir Ödülünü kazanmıştır.
Kitapta şair doğayı, şehirleri ve nihayetinde insanı çok iyi izlemiş ve aktarmış şiirine. Anlamı arayan şair bu kitapta bulmuş olmalı. Kendince bulamadıysa eğer aramaya devam etsin, arayış da güzel…
 
gece
 
karşımdaki koltuğa
bıçağın ucunda uzattığım elma
geri dönüyor bana
sırtındaki bıçakla sf.46
*
yolcu
 
aynalı dolabı aç
yüzlerden yüz seç yüzüme
 
tuttum yenilgilerin ağır nöbetini
daha ne
 
yönüm ol
düş önüme
avluda hazır atım
sır atım
 
kapadık bir kapıyı usulca
gidiyor muyuz
döndük mü yoksa sf.57
*
dip ses II
 
…yavruağızı olacak kadifeler
köşeye üç ayaklı bir sehpa, porselen kuşkonmaz
bir de boy aynası girişe, evet, bir de boy aynası
grek sütunlar iki yanında, üstünde dor kapısı
ege’ye karşı oynayan bir amerikan filminde
bir evin, okyanusa açılacak verandası sf.65

Taylan Köken

5 Ağustos 2020 Çarşamba

101 bir dize...


GÜVEN TURAN   
101 BİR DİZE / ŞİİR / YKY / 1996 / 105 sayfa
 
Güven Turan şiiri sade, adeta imbikten süzülmüş gibi. 101 bir dize, üç kere distile edilmiş mübarek. Baş ucuna koymak gerek bu kitabı, bir amentü gibi…
 
Kitaptan:
Bir nisan bulutunu öpüyorum; yüzün değiyor. Sf.9
*
Çabuk büyür ilkyaz… Dün doğmuştu, bugün anaç. Sf.31
*
Sen aşksın, bilirsin, yalnızlığın gözleri ne renk. Sf.46
*
Herşeyin bir sessizliği vardır; aşkınki gümbür gümbür. Sf.53
*
Sen gelsen de, sussa şu kalem. Sf.73
*
Rüzgârın söylediğiyle yetin, söz dilsiz. Sf.94  

Taylan Köken

2 Ağustos 2020 Pazar

zeytin kitabı...


MAHMUT ve ZERRİN İREN BOYNUDELİK   
ZEYTİN KİTABI/ARAŞTIRMA/OĞLAK/2008/176 sayfa
 
Zerrin İren Boynudelik, felsefe, arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu. Yayıncılık yaptı, kütüphanede çalıştı, YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesinde öğretim üyesi oldu. Adatepe Zeytin Müzesi’nin kurucusu oldu, Adatepe’de Taşmektep Seminerleri verdi.
Mahmut Boynudelik, siyasal bilgiler uluslararası ilişkilerden mezun oldu. Öğrenciyken başladığı turist rehberliğini devam ettirmekte, bir merakla başladığı zeytin ve zeytinyağı üreticiliğine devam ediyor. Adatepe Zeytin Müzesine zenginleştirme çabaları devam ediyor.
1982 yılından beri beraber yaşayan bu çift yılın belli dönemini Adatepe’de geçirirlerken, “Sanat Tarihinde Zeytin İmgesi” üzerine kitap çalışmalarına devam ediyorlar.
Tüm bu kısımları kitabın başından aktarıyorum sizlere. Çünkü kitap hakkında söyleyebileceğim tek bir şey var. Muhteşem bir kitap. Vermiş olduğu bilgilerle, görsel malzemedeki uyum ve kullanım şekliyle harika bir çalışma. Kitap sanki cep kitabı gibi bakıyor size ama içi gerçekten sizi tatmin edecek bilgilerle dolu. Gerçekten tebrik ederim. Kitabın alt başlığı “Zeytinden Zeytinyağına”, tasarımcı, Sahir Erdinç’i de başarılı çalışması için tebrik etmeliyiz.   
İlk sayfalarında belirttikleri gibi belki zeytin üzerine toplamaya devam ediyorlardır. Belki bu sefer daha kapsamlı, daha zenginleştirilmiş ve baskı kalitesi bir tık arttırılarak, kuşe ve şömezli iri kıyım bir çalışmayla karşımızda olurlar. Diye yazmışım ve 2011 yılında yayınladıkları, Zeytinin Renkleri kitabını gördüm.
Mahmut Boynudelik’in Adatepe Öyküleri ve Ekolojik Anayasa isimli iki kitabı daha bulunmakta. Zerrin İren Boynudelik hocamızın da sanat tarihi üzerine seri kitapları mevcut.
 
Taylan Köken

1 Ağustos 2020 Cumartesi

çok param olursa...



Bende de bu hastalık var!.. Doktor çocukluğuna inmemiz lazım,dedi. İndi! Her şey Teksas-Tommiks ile başlamış! Sonra Kemalettin Tuğcu, sonra Jules Verne'nin Denizler Altında Yirmibin Fersah... İlk ciddi kitabım Aycan enişte tarafından doğduğum gün hediye edilmişti. Hala durur ve ilk okuduğum ciddi kitaptı. Bertrand Russell'in "Terbiyeye Dair"... Sonrası çorap söküğü gibi...

taylan köken