31 Ocak 2011 Pazartesi

bir kaç milyar dolarlık adamlar...

rte tüsiad toplantısında kodomanlara siz bunu yaparsınız dedi. sanayi ve ticaret bakanı nihat ergün; tasarımı ve markası ile türkiye'nin "koç gibi otomobil" için bir değil bir kaç milyar dolarlık sermayesinin olduğunu söyledi. yani bir araştırma yine yok, bir rapor yine yok. ver gazı, yapsın kodomanlar... bence de yapar türkiye. ama adam gibi destek ile, doğru stratejiler ile olacaktır bu...

taylan köken

29 Ocak 2011 Cumartesi

kibir...

kibir, kişinin, kendisini olduğundan büyük görmesi, layık olmadığı bir büyüklük duygusuna kapılmasıdır. bu tür bir fiil, dini açıdan günah olduğu gibi, psikolojik açıdan da anormal bir davranış ve hastalıklı bir durumdur. diyanet dergisi'nin son sayısının konusu kibir. iktidardakiler bir okursa, fena olmaz.
taylan köken

28 Ocak 2011 Cuma

kendi kendini vurmak...

gavur izmir'in limanlarından alınan "yanaşma" hizmetlerinin vergisi yüzde 50'den fazla arttırıldı... bu ne demek biliyor musunuz? planlarını iki-üç yıllık yapan büyük gemiler izmir limanına yanaşmayacak demek. sezonun tam başlangıcında yapılan bu zamla birlikte, gemiler ve içindeki yolcular daha ucuz hizmet veren başka limanlara kaçacaktır.  gavur izmir'liler(!) ulaştırma bakanı binali yıldırım'a şikayetlerini ilettiler. bakalım ne olacak? zam geri mi çekilecek, yoksa kendi bacağımızı vurmaya devam mı edeceğiz?

taylan köken


26 Ocak 2011 Çarşamba

evet ama ayakkabı sadece ayak kabı mıdır?

kobi levi; benim ayakkabılarım heykeldir diyor. kobilevidesign.blogspot.com adresinde bu heykelayakkabıları bulabilirsiniz. 

taylan köken

22 Ocak 2011 Cumartesi

reklamın iyisi kötüsü olur mu?

aysun kayacı bacımız demiş: bedava reklam tabelası gibiyim, herkes bana sataşıyor.

taylan köken

20 Ocak 2011 Perşembe

sorun anlamaya çalışmamak...

niçin padişahlarımızla övünme gereği duyarız? yoksa kendimizde övünülecek bir yan olmamasından mı? ömürleri boyunca tek bir tarih kitabı okumamış insanlar, yaygarayı kopartıverdiler... bu ülkede bunca şey olurken "muhalif isyanlarını" bir dizi için kullanmaları, ne kadar ironik... sanki padişahlar insan değil. onların cinsel hayatı yok, onların sevgileri, arzuları yok, onlar başka türden varlıklar çünkü...
iki haftadır kavga gürültü. konu ile ilgili basındaki satır başlarına bir bakalım:
* dizi daha izlenmeden rtük'e 74.000 şikayet geldi. oysa bugüne kadar bir yılda 70.000 şikayet alıyordu rtük.
* en çok bilenlerimizden biri olan bülent arınç hemen konuştu: gerekirse kanal kendiliğinden yayından kaldırır.
* mhp'li alim ışık da dedi ki: padişahın içki içtiği (ki şerbet içiyor, ki padişahlar içki içmez gibi), hayatının harem (ki bir sürü tarihi olay ve kanuni'nin dünyaya bakış açısı açıkça daha ilk bölümde gözler önüne seriliyor) ve cinsellikten (ki kanuni'nin hürrem sultan ile olan aşkı ve onun için yaptıkları tüm tarih kitaplarında yer alırken) ibaret olarak gösteriliyor.
* prof. ilber ortaylı şöyle diyor: daha dizinin bir bölümünü gördüler ve tartışma çıkardılar. ne kadar geri kalmış bir kafa bu. diziyi protesto edenler, tuhaf tuhaf laflar edenler, anlaşılır bir şey değil.      
* uğur vardan şöyle dedi ve ne güzel demiş: özgürlük sloganlarıyla yapılan referandumun üzerinden uzun bir süre geçmeden, kimin özgürlükten ne kadar anladığını ve çizgilerinin nereye kadar uzandığını görüyoruz. gerçeğin, ne kadar gerçek olduğunu biliyoruz.
* şenay aydemir şöyle diyor: arınç'ı rahatsız eden tarihin çarpıtılmasından çok, ona fazla sadık kalınması bence.
* oral çalışlar köşe yazısını şöyle bitiriyor: 18. yüzyılda yaşamış fransız edebiyatçı antoine de rivarol'un bir cümlesini muhafazakarlara hatırlatmak isterim: "muhafazakarlık, geçmişe takılıp kalmak değil, bütün çağların ortak değerlerinden bir yaşam yaratabilmektir."
* çınar oskay kısa bir kanuni tarihi yazmış: 26 yaşında tahta çıkmadan önce manisa'daki hareminde 17 cariyesi vardı. (dizide 15 cariye var mıydı?) roxelana (hürrem sultan) ilk beş yılda beş çocuk verdi. daha önce hiç bir sultan tek bir kadına bağlı kalmamıştı. roxelana'yı büyü yapan bir cadı sanıyorlardı. (dizi de bu büyük aşkın nereden ve neden böyle olduğunu anlamadık bile daha. ama anlamaya çalışmak için neden uğraşalım.) roxelana 1531 ylında kambur bir erkek çocuk daha doğurdu. (kambur veliaht mı olur?) ama kanuni aynı şevkatle oğlu cihangir'i bahrına bastı ve yanından ayırmadı. ve 1533 yılında roxelana süleyman ile evlendi. bir sultanın resmi karısı olan ilk köle olarak tarihe geçti. (ve yazı kanuni ile hürrem'in bir birine yazmış olduğu kasideler ve notlarla devam ediyor ve sonu şöyle bitiyor.) insan, 500 yıldan uzun süre önce yaşanmış bu muhteşem aşka bakınca düşünüyor... insandaki aydınlığın, yaşadığı çağla ilgisi yokmuş meğer.
* murat bardakçı diyor ki: filmden, romandan tarih yazılmaz. film olarak seyredin. "osmanlı ecdadıyız, diziyi yayınlamayın" diyenlere gaz lambası ışığı tutalım.
* kadir kaymakçı şöyle diyor: yıllar önce hamam filmini izlememiş hamamcılar odası başkanı'nın televizyona çıkıp da "böyle hamam olmaz" diyerek ferzan özpetek'i eleştirdiği gece bu ülkenin fişini çekmek gerekti aslında! kapıcı cafer'i protesto eden kapıcılar ya da dr. erol bey'in klibindeki hemşiler de yetmedi bize... (evet yetmedi. sokağa çıkıp sorsak bu topluma "muhteşem süleyman kimdir" diye yüzde sekseni süleyman demirel diyecektir bize, ama işte onlar ecdadıma dokunma diyor. asıl siz dokunmayın!)
* biri geçenlerde 'osmanlı dudaktan öpüşmezdi' dedi. kanuni "dudakların, hz.isa'nın nefesi gibi bana hep can vermektedir" beyitinde hürrem'in dalağını kastediyormuş. murat bardakçı.

kendi adıma bir not düşmek isterim. ben ilk bölümden öğrendim pargalı ibrahim paşa'nın kim olduğunu. siz de arama motorlarına bakın kolayca bulacaksınız. kanuni'nin yanındaki bu özel kişiliğin yaşamı gibi sonu da ilginç. adülhamit padişahımızın torunu çıktı tv'ye: böyle olmamalı diyor. padişah dokunulmazdı, ulaşılmazdı, diyor. aslında bu mahrumiyetin bittiği andır, cumhuriyet. arınç ikinci bölümü seyretmemiş. maç seyretmiş. çözüm bu kadar basit aslında. seyretmeyin kardeşim... benim daha ilk bölümünde karar verdiğim ve seyretmediğim nice dizi var...

taylan köken

16 Ocak 2011 Pazar

dikkat edin -03...


ankara keçiören sınırları içinde içki satarsanız vay halinize. içki satılan büfenin sahibi metin şahin 2 yıl önce zabıtalar tarafından dövüldü ve yediği dayaktan dolayı kekeme kaldı. onu döven iki zabıta görevlisi 3 yıl 7 ay hapse mahkum oldu. toplam 500'e yakın ceza kesilen dükkan sahibi bu manevi ve maddi cezalardan kurtulmak için mahkemeye başvurdu. 
bence önemli bir ayrıntı da şudur: haberi veren gazete yazmayı unutmuş. ben size söyleyeyim. keçiören bekediye başkanı akp'li mustafa ak (konya seydişehir 1964 doğumlu)... 
dikkat edin keçiören sınırları içki satışı için uygun değil...

taylan köken 

14 Ocak 2011 Cuma

ali alışır...


http://www.alialisir.com/ adresini ziyaret ederseniz, günümüz resim sanatı ile neler yapıldığını göreceksiniz.

taylan köken


13 Ocak 2011 Perşembe

12 Ocak 2011 Çarşamba

dikkat edin -02...


06melihgökcek adresi ile twitter'e eklenen gökçek, "hakaret edeni mahkemeye veririm" diyerek herzamanki tavrını gösterdi... aman diyim dikkat..

taylan köken

10 Ocak 2011 Pazartesi

yaş 101 iş bitmemiş...

malezya'da duymakta zorluk yaşayan ve neredeyse görmeyen 101 yaşındaki bir adam "ruh ikizi" ni bulmak için yerel gazeteye ilan vererek kendine eş arıyor...
20 torunu olan Ahmet Dede kendisi ile evlenecek adaya bir de araba alacağını vaat etmektedir...
zuhal topal'cılara haber olsun.

taylan köken 

7 Ocak 2011 Cuma

denis peterson...

yanlış anlamayın vatandaşın çektiği fotoğraf değil, yağlıboya resim... önce fotoğrafı çekiyor 1:1200 ölçüsünde büyütüp sonra yağlıboya resim olarak yeniden yaratıyor. yarattığı akımın adı da hiper-gerçekçilik...

sitesi:denispeterson.com

taylan köken 

6 Ocak 2011 Perşembe

lady paris...


2010 yılının en nefret edilen kadını paris hilton seçilmiş ingiltere'de. bir de lady gaga'ymış... her beş ingilizden biri ya paris hilton demiş, ya da lady gaga demiş... hangi ünlüyü evinizde görmek istemezsiniz sorusuna insanlar en çok paris hilton yanıtını vermiş.

ben olaya bir duvar yazısı ile yorum katayım:
kamyon çeker bir ton, gönlüm çeker paris hilton...

taylan köken

5 Ocak 2011 Çarşamba

gaudi...

8 yıllık mimari eğitimini tamamladığında okul müdürü şöyle der: "bir dehayı mı yoksa bir budalayı mı mimar olarak mezun ediyoruz bilmiyorum..."
bunu duyan gaudi de şöyle der arkadaşına: "bak, şimdiden benim bir mimar olduğumu söylüyorlar..."

taylan köken





4 Ocak 2011 Salı

evlilik...

evlilik, kadın ile erkek arasındaki temel uyumsuzluğun ve anlaşmazlıkların kurala bağlanması için oluşturulmuş bir kurumdur... rana'nın kocası serdar turgut

taylan köken

3 Ocak 2011 Pazartesi

cumhuriyeti kim korur?

evet, cumhuriyet korunması gereken bir şey...
bu ülkede, kimi veya hangi kurumu yüceltirsek onun içini boşaltıveriyoruz. demokrasiden sık sık bahseden rte, onu hep kendi algıları ile, siyasi görüşü ile bize empoze etmedi mi? 
rektör "cumhuriyet'i kimsenin yıktığı yok. yıkacak olan biri varsa en önce ben karşı çıkarım. sana mı kaldı cumhuriyet'i korumak" dedi. öğrenci cevap verdi: "ben bu görevi atatürk'ten aldım" dedi.
cumhuriyet hepimizin, demokrasi hepimize lazım ise; cumhuriyeti korumak hepimizin görevi, demokrasi ise tek seçeneğimiz.

taylan köken


2 Ocak 2011 Pazar

yılbaşı...

en az plan yapanın, en çok eğlendiği geceye "yılbaşı" denir...

taylan köken

hiç bir yere giden çocuklar...

hiç bir yere giden oyuncak
trenin çocuklarıyız biz...

yıllar geçiyor ve bakıyoruz ardımıza
hem çok yol katetmiş
hem olduğumuz yerdeyiz

sürekli biriktiriyoruz içimize
ve dostların belleklerine
kimden ne kalacak bana
kime ne vermiş olacağım ben

sen gidince ne yapacağız biz
ne yapıyorsanız bugüne dek
bir kişi eksik yapacaksınız yine

ve elinizi sürdüğünüzde
birbirimize ait bir nesneye
benim içim burulacak uzakta
gülümseyeceğim geçip giden trene...

taylan köken