23 Mayıs 2020 Cumartesi

mekik...

ENİS BATUR         
MEKİK / ANLATI / NORGUNK / 2009 / 76 sayfa

Enis Batur’un anlatı tarzındaki bu kitabında temel konu bir dokumada olduğu gibi mekiğin bir o yana bu bir bu yana giderek kumaşı oluşturması. Tıpkı bir yazarın farklı metinleri bir kurgu içinde dokuması gibi…
Enis Batur için çok defa yazdım soran, sorgulayan bir yazar diye. Bu kitabında soruları ben çıkarmışım çokça, onları aktaracağım kitaptan. Birkaç Enis Batur metni ise italik yazılmıştır:
Alıp başını gitmek istiyorsun; hiç düşünmeden nereye gidersin?
Hangi pencerenin hangi kenarında oturmak istersin? Niçin?
Geri dönmek için-se gidilecek yer neresi?
Hangi sesten uzak durmak istersiniz?
Sizi ne kışkırtır?
Güveli alan dersem, ne dersiniz bana?
Size, içinizdeki ses kadar yakın, söylediklerine değer verdiğiniz bir başkası var mı?
Beklenmedik bir anda, beklemediğin bir görüntü var mı izleğinde?
Hangi patikada, ne için kaybolmak istersin?
Geçmişinden hangi yolculuğunu tekrarlamak isterdin?
Hiç unutamadığın bir fotoğraf var mı?
Kendi sorduğunuz bir sorunun, cevabını bilmediğiniz oldu mu?
(Ya da) İnsan, kendi sorduğu soruların bile cevabını bulamayan bir yaratık değil midir?
Nerede? Hangi yerde? Kiminle? Kimlerle? Dindirirsin, dinlenirsin?
*
Sen değilsin durup bakan, benim. Durmak nedir bilmedin, çarenin sürekli hareket etmekten geçtiğine bel bağladın, bir noktadan ötekine, bir satırdan dönüp ötekine, handiyse ara vermeden ilerlersen, sonunda, yetkin sarmalını kuracağına inandın, bir inşa aygıtına dönüştün. Sf.11
*
Biz de yazarın namahremini dikizliyor muyuz? Yoksa hepsi yazarın açtığı kadar mı?
Kaç sahici kişi çıktı karşıma?
Kaç kişi yorgun düştü s(b)enden, neden?
Hiç yönünü unuttuğun oldu mu?
*
Gün gelecek kimsesiz kalacaksın. Herkesin senden yorgun düşeceği ânın yaklaştığını görmüyorsun. Sf.14
*
İnsanlar mı yalnızdır, kentler mi?
Bütün yazılar, -insanlar gibi- başlamadan bitiyor mu?
Hangi uçurumda ölmek isterdiniz?
Kendinizi ne zaman, ne kadar kaybettiniz?
Neden gündüzü geceye yeğleriz?
Ne kadar yük kaldırabilirsin?
Neden kendimizi taşırken yoruluruz?
Hangi yola sapmak istemezdiniz?
Merhem olsan, neye çare olmak isterdin?
Karanlığı neyle delersiniz?
Bazı şeylerin ortası yok mu?
Nelerin aklına tam da ölürken dank edeceğini sanıyorsun?
Masa başında karşına kimi almak istersin?
*
Bu hayatın közünde erimeye geldik. Sf.38
*
Yılan tünelden geçiyor. Tünel, uyku. Uyku, ölüm. Sf.40
*
Mekik’in kafanda oluştuğu, kağıda ilk çerçeve taslağını kondurduğun gün yanındaydım; “Sır”ı yazmaya koyulduğunda, sancılar içinde geri çekildiğinde, dönüp kaptırdığında oradaydım; ne biri ne öteki bitmemişken, hep böyle yapmıyor musun, “Kulak” yola çıktığında masanın yakındaydım. Sf.65  
       
Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder