16 Ağustos 2012 Perşembe

anadolu'nun sesi...

HALİKARNAS BALIKÇISI
ANADOLU’NUN SESİ / DENEME / BİLGİ / 1992 / 235 sayfa

1890 yılında Girit’te doğmuş, 1973 yılında İzmir’de vefat eden Cevat Şakir Kabaağaçlı bilinen adıyla Halikarnas Balıçısı’nın diğer takma isimleri ise Musa Cevat, Hüseyin Kenan’dır.
Kalebent olarak Bodrum’a gelmiş ve buraya daha sonra yerleşerek ömrünün sonuna kadar burada kalmış, yazıları ve balıkçılık, rehberlik gibi işlerle uğraşarak geçimini sağlamıştır. Aslen babası olan Şakir Paşa’dan soylu ve kültürel bir aile mensubudur. Aileden ressamlar, tiyatrocular ve seramik sanatçıları çıkmıştır.

Anadolu aşığı olan ve Anadolu Kültürünü yaymayı adeta misyon edinen HB. Tüm öykülerinde, romanlarında, denemelerinde hep Anadolu’yu dillendirmiştir.
Anadolu’nun Sesi yine bağnaz Batı Uygarlığının Atina Kültürüne nasıl sahip çıktığını ve Anadolu Kültürünü nasıl küçümsediğini ve adeta yok saydığını delilleri ile ortaya koymaktadır. İyonya denilen Anadolu toprağının yakalamış olduğu uygarlık düzeyini Atina ve Sparta’nın nasıl dünyaya egemen olarak geri götürdüğünün delilleri bu kataptadır. Kitap aslında müthiş bir birikimin, bilginin basit bir izdüşümü gibi; Oysa bu yetkin kitabın daha çok kabul görmesi için, sanki daha bilimsel bir dil ile yazılması gerekiyordu…
Kitabı manevi oğlum dediği Şadan Gökovalı yayına hazırlamış. Bu kitaptaki yazıların belli bir kronoloji ile bir araya gelmesi bile aslında başlı başına bir mesele… Çok önemli ve derin konuların, bu kadar sade ve sıradanmış gibi anlatılması ise daha önce söylediğimiz gibi müthiş bir birikimin yansıması…

HB. okumalarına devam edeceğiz.

Kitaptan kısa birkaç alıntı yapalım:

MÖ.1296 yılında Hitit İmparatoru Mutallu, Filistin’de Kadeş dolaylarında Mısır İmparatoru II.Ramses’le savaşır. Hitit arşivleri bu savaşta Hititlilerin Anadolu müttefiklerinin adlarını verir. Adları şöyledir: Sardana, Dardanoi, Luku, Şakalşa ve Turşa. Sardanalar Sadrililerdir. (Sardis, sonra Lidya Krallığının başkenti olur.) Sardanalar, Sardenya Adasına göç ederler ve adaya kendi adlarını verirler. Sf:28
       
Yunanistan hep hor görmüştür Anadolu’yu. Örneğin, Anadolulu “Kime” (Kyme T.K.) (bir kültür merkezi idi) şehir halkını tahkir (aşağılama, küçükseme T.K.) için onlara “sizin bir tarihiniz bile yok” dediler. Kimeliler de, “savaşmadık ki tarihimiz olsun!” diye cevapladırlar. Sf:41
*
İnsanoğlu tarihi günümüze değin, insansal bir açıdan incelenmiş değildir. İstihale (başkalaşma T.K.) sonucu günümüzün düşünür, konuşur insanı olan yaratıklar Orta Asya’da bir yerde üreyip türemiştir. Sf:60
*
Spartalıların uygarlığı bir kışla kültürü idi, daha ziyade bir kışla idmanı idi ve Atina’nın kültürüne zıt idi. Sf:66
*
“Megaron” sözcüğü, Hellence, ev demektir. Türkçedeki mağara sözcüğü, megarondan gelmedir, çünkü megaronların çoğu mağaradan gelmedir. Sf:73
*
İnsanlar uygarlık yolunda üç aşama, ya da çağdan geçmiştir. 1-Büyü (ya da efsun) Çağı 2-Din Çağı 3-Akıl (Fen) Çağı. Günümüzde teknolojide en ileri sayılan toplumlarda bile din ve hatta büyü aşamasının kalıntıları vardır. sf:75
*
Ruh sözünün anlamı, Grekçe “pnevma”, yani soluktur. Latincede “spiritus” da öyle, uçucu hava demektir. Bu nedenden ötürüdür ki Platoncular, ruh yanlış delikten çıkmasın diye kuru fasulye yemezlerdi. Sf: 84
*
Platon ile Yeni-Platonculuk Saint Augustin’i, yani Hıristiyanlığın ilk aşamasını iyice etkiledi. Sf:86
*
Hekateus’un aklın ilk kez sesini duyuranlardan olduğu anlaşılıyor. Hesiodos’un teolojisini eleştirir, “Hellenlerin masalları çoktur ve gülünçtür” diye başlar. “Kadınlar doğurdukları piçleri, Tanrı dölüdür diye ayıplarını örtmeye çabalarlar. Tanrı dölündendir denilenlerin çoğu bu takımdandır” der. Platon’a göre, bir düşünürün, bir filozofun kitap yazması, filozofa yakışmayan bir iştir. Sf:88
*
Uygarlık sözcüğü, yani “sivilizasiyon” şehir demek olan “civita” sözünden gelir ki, “şehirleşme” demektir. “Sivil” sözcüğü şehirli demektir. Hatta, “insan politik bir yaratıktır” demek de şehirli bir yaratıktır demektir. Sf:98
*
Erkek fallik işaretler hep matriyarkal –yani Anadolulu- bir toplumu belirtir. Çünkü Ana Tanrıça papazları erkekliklerini kökten keserek, Ana Tanrıçaya adarlardı. Mezar taşları bile, Ana Tanrıçaya adanan erkek fallik işaretleriydi. Sf:104
*
Aristoteles, Platon gibi gövde ruh ikiliğini (düalizmini) kabul eder. Onca, insan –hayvan ve Helen- ve Helen olmayan (barbar) düalizmi de vardır. bu son düalizm gerekince, Helenli efendi, Helen olmayanı doğal olarak köle sayar. (Batılılarca Rönesans hümanizmi de Hellenistan kaynağından gelmedir güya.) yani Helen insandır, Helen olmayan da barbardır. Sf:117
*
Tarihte tekerrür yoktur. Tarihten alınan ders ise, kimsenin tarihten ders almadığıdır. Gelmiş geçmiş uygarlıklar insanoğlunun yürüdüğü yolda birer aşamadır. Sf:145
*
Anadolular Hellenistan’a gitmeyi istememişlerdi. İkisi de aynı yola çıkar. Foçalıların yarısı göç edince, Marsilya’ya, Antibes’e, Nis’e yerleştiler. Hellenistan’a hiçbir Foçalı gitmedi. Sf:152
*
Anadolu İranlılardan korktuğu için, Atinalılara sığınır. Delos işinde soyulur ve özgürlüğünü yitirir. Sparta’dan medet umar ama Perslere satılır. Yıllarca harcanan çaba hiçbir şeye yaramamış olur. Bu hal Büyük İskender’e dek sürer. Sf:157
*
Nietzsche “Bir tek Hıristiyan vardı, o da İsa idi, haça çaktılar!” der. Tsf:175
*
Yobaz ya da softa kul ile Tanrısı arasına girmemeli. İslamlığın bir temel özelliği, ondan öteki dinlerde olduğu gibi papaz olmamasıdır. Papaz takımına “klerik” denilir. Hıristiyanlık, Yahudilik ve her dinde papaz olduğu için, papaz olmanın, yani “kler” olmanın karşıtı “laik” sözü vardır. bu söz dinsiz demek değil, papazı olmayan demektir. İslamlık zaten laiktir. Çünkü, papazı yoktur. Laik olmayan Müslüman, Müslüman olamaz, çünkü papazlığı kabul ediyor demektir.
Bernard Shaw, “Batı bir din kabul edecek olursa, ıslah edilmiş bir İslamlığı kabullenmelidir. Çünkü, onda papaz yoktur” der. Sf:176
*
Konstantin’in adından başkente Konstantinopolis dendi. Konstantinopolis Grekçe “stin poli”den Türkçe İstanbul oldu. Sf:182
*
Bizans’ın Hıristiyan dini Ortodoks (orto:doğru; doksos:iman) idi. Ortodoksluğu en gelişkin aşamasına getiren Saint Jean’dır, Mansur adlı Şamlı bir Hıristiyan Araptır. Yazdığı kitabın başında, “Ben kendinden bir şey katmıyorum” diye söz başlar. Sf:183
*
Bizanslı bilginlerin Avrupa’ya kaçtıkları ve orada Rönesans dönemine ve batı uyanışına etken oldukları teorisi, Hellenizmden yana olan batılıların en bağnazlarınca bile terk edilmiştir. Sf:190
*
Osmanlı tarihini yazanların hemen hepsi Türk tarihini değil, sultanların ve sarayın tarihini yazmışlardır. O tarihin sosyal ve ekonomik yönleri ya yazılmamış ya da hasıraltı edilmiştir. Sf:215

Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder