RIFAT ILGAZ
ÇALIŞ OSMAN ÇİFTLİK SENİN / ÖYKÜ
/ ÇINAR / 1988 / 152 sayfa
Hababam
Sınıfının yaramaz öğrencisi Rıfat Ilgaz’ın Anadolu’dan derlemiş olduğu
öykülerden oluşmakta kitap. Kısa kısa yazılan öyküler, anı devam ettirmeyen;
aynı yaşamın sıradan, biz istesek de istemesek da devam etmesi gibi hayatın
devam etmesine vurgulayan, fakat anlatmak istediğini kısaca kesen bir türde
yazılmış.
Naif anlatım,
yöresel diller, tanımlamalar ve genel halk tarzı etkileyici. Humor ise harika!
Rıfat Ilgaz’ın tüm eserlerinde, yazdıklarında o Hababam Sınıfının bizden
yaramaz çocuğunun sesini; çizgisini görürsünüz.
Kitaptan
birkaç kısa notla devam edelim:
Biliyordu, bugün iki yüz binlik kredisini
çekeceğini. Bunun tek kuruşu çiftliğe yatırılacak değildi. Serbest sermaye piyasasında
değerlendirilecekti, her kuruşu. Sf:12
*
Çıkacaksın arkadaş! Bu heriflere eyvallah
ettin mi binerler dalına! Al atını diyeceksin, satmışım tımarını! Sf:31
*
Bütün gün çay, kahve, altmışaltı, soloz! Sf:38
*
Eğer yargıç suçumu bahışlamış olsaydı, bir
ömür boyu sürecek girip çıkmalara nasıl alışacaktım. Tam bir “hapishaneci”
olabilmek için böyle kısa süreli antrenmanlardan geçmem gerekiyormuş demek. Sf:48
*
“Ankara’da okuyor muşsun öyle mi? Çok güzel!
Ne çıkar sizin mektepten?”
“Adamına göre! Hiç bi şey çıkmazsa öğretmen
çıkar.” Sf:49
*
Saat ikibuçuğa doğru Karaköy’deki
yazıhanesini kapatır, Almanya’dan biçimleyip de, çuvaldızdan makara ipliğe
geçirir gibi gümrükten kolayca geçirdiği Opel’ine atlardı. Sf:61
*
“Bugünlerde gazete falan okuduğum yok. Neme
lazım…” sf:78
*
Bokun adını, badi sabâ koymuşlar… sf:100
*
Varlıkta da mı açlık çekeceğim be!... Ben
açken, kimse çare düşünmemişti açlığıma benim! Param varken de kimse
karışmasın, yediğime! Sf:110
*
Markopaşa’nın bütün işlerinin üzerimde
olduğu günlerdeydi. Yazılarımı, yazdım, dizdirdim, sayfalarını bağlatıp verdim
baskıya. Genel dağıtıcıya teslim ettiğim zaman sabah olmuştu. Osmanbey
matbaasının en karışık günleriydi. İşinin başında durmayan, iş alamıyordu
basımevinden. Sf:117
*
“Aman Suzan’cığım, ne yılışık şey o herif!
Senin yanında sürtünür de sürtünür. Erkek dediğin biraz ağırbaşlı olmalı canım!
Sf:120
*
“Türk’üm. Türk olmasına Türküm ama, bizde
gazeteci diye bir şey olmadığı gibi, gazete diye de bir şey yoktur. Sf:129
Taylan
Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder