29 Ağustos 2012 Çarşamba

çalış osman çiftlik senin...

RIFAT ILGAZ
ÇALIŞ OSMAN ÇİFTLİK SENİN / ÖYKÜ / ÇINAR / 1988 / 152 sayfa

Hababam Sınıfının yaramaz öğrencisi Rıfat Ilgaz’ın Anadolu’dan derlemiş olduğu öykülerden oluşmakta kitap. Kısa kısa yazılan öyküler, anı devam ettirmeyen; aynı yaşamın sıradan, biz istesek de istemesek da devam etmesi gibi hayatın devam etmesine vurgulayan, fakat anlatmak istediğini kısaca kesen bir türde yazılmış.
Naif anlatım, yöresel diller, tanımlamalar ve genel halk tarzı etkileyici. Humor ise harika! Rıfat Ilgaz’ın tüm eserlerinde, yazdıklarında o Hababam Sınıfının bizden yaramaz çocuğunun sesini; çizgisini görürsünüz.

Kitaptan birkaç kısa notla devam edelim:

Biliyordu, bugün iki yüz binlik kredisini çekeceğini. Bunun tek kuruşu çiftliğe yatırılacak değildi. Serbest sermaye piyasasında değerlendirilecekti, her kuruşu. Sf:12
*
Çıkacaksın arkadaş! Bu heriflere eyvallah ettin mi binerler dalına! Al atını diyeceksin, satmışım tımarını! Sf:31
*
Bütün gün çay, kahve, altmışaltı, soloz! Sf:38
*
Eğer yargıç suçumu bahışlamış olsaydı, bir ömür boyu sürecek girip çıkmalara nasıl alışacaktım. Tam bir “hapishaneci” olabilmek için böyle kısa süreli antrenmanlardan geçmem gerekiyormuş demek. Sf:48
*
“Ankara’da okuyor muşsun öyle mi? Çok güzel! Ne çıkar sizin mektepten?”
“Adamına göre! Hiç bi şey çıkmazsa öğretmen çıkar.” Sf:49
*
Saat ikibuçuğa doğru Karaköy’deki yazıhanesini kapatır, Almanya’dan biçimleyip de, çuvaldızdan makara ipliğe geçirir gibi gümrükten kolayca geçirdiği Opel’ine atlardı. Sf:61
*
“Bugünlerde gazete falan okuduğum yok. Neme lazım…” sf:78
*
Bokun adını, badi sabâ koymuşlar… sf:100
*
Varlıkta da mı açlık çekeceğim be!... Ben açken, kimse çare düşünmemişti açlığıma benim! Param varken de kimse karışmasın, yediğime! Sf:110
*
Markopaşa’nın bütün işlerinin üzerimde olduğu günlerdeydi. Yazılarımı, yazdım, dizdirdim, sayfalarını bağlatıp verdim baskıya. Genel dağıtıcıya teslim ettiğim zaman sabah olmuştu. Osmanbey matbaasının en karışık günleriydi. İşinin başında durmayan, iş alamıyordu basımevinden. Sf:117
*
“Aman Suzan’cığım, ne yılışık şey o herif! Senin yanında sürtünür de sürtünür. Erkek dediğin biraz ağırbaşlı olmalı canım! Sf:120
*
“Türk’üm. Türk olmasına Türküm ama, bizde gazeteci diye bir şey olmadığı gibi, gazete diye de bir şey yoktur. Sf:129           

Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder