31 Ağustos 2012 Cuma

hayat...

bize bir hayat değil
bir süre vermişler
ve bunu anlayana kadar da
o süre çoktan bitti!
met-üst

taylan köken

30 Ağustos 2012 Perşembe

beklemek...

beklediğin bir şey,
anca sen onu beklediğini
unuttuğun zaman gerçekleşir.
bu, hayatın;
sen bakarken,
soyunamıyorum 
deme şeklidir...
küçük iskender

taylan köken

29 Ağustos 2012 Çarşamba

çalış osman çiftlik senin...

RIFAT ILGAZ
ÇALIŞ OSMAN ÇİFTLİK SENİN / ÖYKÜ / ÇINAR / 1988 / 152 sayfa

Hababam Sınıfının yaramaz öğrencisi Rıfat Ilgaz’ın Anadolu’dan derlemiş olduğu öykülerden oluşmakta kitap. Kısa kısa yazılan öyküler, anı devam ettirmeyen; aynı yaşamın sıradan, biz istesek de istemesek da devam etmesi gibi hayatın devam etmesine vurgulayan, fakat anlatmak istediğini kısaca kesen bir türde yazılmış.
Naif anlatım, yöresel diller, tanımlamalar ve genel halk tarzı etkileyici. Humor ise harika! Rıfat Ilgaz’ın tüm eserlerinde, yazdıklarında o Hababam Sınıfının bizden yaramaz çocuğunun sesini; çizgisini görürsünüz.

Kitaptan birkaç kısa notla devam edelim:

Biliyordu, bugün iki yüz binlik kredisini çekeceğini. Bunun tek kuruşu çiftliğe yatırılacak değildi. Serbest sermaye piyasasında değerlendirilecekti, her kuruşu. Sf:12
*
Çıkacaksın arkadaş! Bu heriflere eyvallah ettin mi binerler dalına! Al atını diyeceksin, satmışım tımarını! Sf:31
*
Bütün gün çay, kahve, altmışaltı, soloz! Sf:38
*
Eğer yargıç suçumu bahışlamış olsaydı, bir ömür boyu sürecek girip çıkmalara nasıl alışacaktım. Tam bir “hapishaneci” olabilmek için böyle kısa süreli antrenmanlardan geçmem gerekiyormuş demek. Sf:48
*
“Ankara’da okuyor muşsun öyle mi? Çok güzel! Ne çıkar sizin mektepten?”
“Adamına göre! Hiç bi şey çıkmazsa öğretmen çıkar.” Sf:49
*
Saat ikibuçuğa doğru Karaköy’deki yazıhanesini kapatır, Almanya’dan biçimleyip de, çuvaldızdan makara ipliğe geçirir gibi gümrükten kolayca geçirdiği Opel’ine atlardı. Sf:61
*
“Bugünlerde gazete falan okuduğum yok. Neme lazım…” sf:78
*
Bokun adını, badi sabâ koymuşlar… sf:100
*
Varlıkta da mı açlık çekeceğim be!... Ben açken, kimse çare düşünmemişti açlığıma benim! Param varken de kimse karışmasın, yediğime! Sf:110
*
Markopaşa’nın bütün işlerinin üzerimde olduğu günlerdeydi. Yazılarımı, yazdım, dizdirdim, sayfalarını bağlatıp verdim baskıya. Genel dağıtıcıya teslim ettiğim zaman sabah olmuştu. Osmanbey matbaasının en karışık günleriydi. İşinin başında durmayan, iş alamıyordu basımevinden. Sf:117
*
“Aman Suzan’cığım, ne yılışık şey o herif! Senin yanında sürtünür de sürtünür. Erkek dediğin biraz ağırbaşlı olmalı canım! Sf:120
*
“Türk’üm. Türk olmasına Türküm ama, bizde gazeteci diye bir şey olmadığı gibi, gazete diye de bir şey yoktur. Sf:129           

Taylan Köken

28 Ağustos 2012 Salı

tecrübe...

yaşlanarak değil
yaşayarak tecrübe kazanılır.
zaman insanları değil,
armutları olgunlaştırır...
peyami safa

taylan köken

27 Ağustos 2012 Pazartesi

26 Ağustos 2012 Pazar

sevmek...

bir insanı neden sevdiğiniz sorusuna
cevap bulamıyorsanız,
onu gerçekten seviyorsunuzdur.
p. auster

taylan köken

25 Ağustos 2012 Cumartesi

en derindeki...

en derinde
ne duruyorsa
o çıkıyor yukarıya
en sonunda!
met-üst

taylan köken

24 Ağustos 2012 Cuma

sağlama almak...

sen ben isteyince olmuyor,
bize şöyle sağlamından
iyi bir "biz" lazım!
met-üst

taylan köken

23 Ağustos 2012 Perşembe

vazgeçmemek...

vazgeçmeyecek kadar kıymetlidir
sevdiklerimiz de, fikirlerimiz de!
sultan seçik

taylan köken

22 Ağustos 2012 Çarşamba

egemen erkek...

öğreniyoruz işte. 
kadın kısmı ne yağarsa yapsın, 
neyle mücadele ederse etsin, 
her vakit aynı zamanda erkek egemenliği ile de 
mücadele etmesi gerektiğini unutmamalı...
sultan seçik

taylan köken

21 Ağustos 2012 Salı

deniz...

denizin kıyısındaki taşlara bak.
hiç sivri bir taş bulamazsın...
bir de deniz insanına bak...
deniz, taşlar gibi, insanın da 
sivriliklerini yok eder...

taylan köken

20 Ağustos 2012 Pazartesi

aşk...

kelebek gibidir aşk.
peşinden koştukça senden kaçar,
belki hiç beklemediğin bir anda
gelip omzuna konar...
c.safi

taylan köken



19 Ağustos 2012 Pazar

aramak...

güzelliği bulmak için tüm dünyayı dolaşsak da,
onu içimizde taşımıyorsak asla bulamayız...
emerson

taylan köken  

18 Ağustos 2012 Cumartesi

kavram kargaşası...

kadın erkek ilişkisi söz konusu olduğunda bütün tarifler altüst. mesela karısını aldatan ama bunu gizlemeyen erkeğe "dürüst", itiraf edeneyse "terbiyesiz, ahlaksız" deniyor.
duygular da altüst. aldattığından habersiz yaşayan, "enayi" yerine konan kadına kimse acımıyor, fakat itirafçı kocanın karısı için herkes çok üzülüyor... 
pakize suda

taylan köken

17 Ağustos 2012 Cuma

çiçekleri yemeyin...

ÖZDEMİR ASAF
ÇİÇEKLERİ YEMEYİN / ŞİİR / İŞ KÜLTÜR / 2004 / 169 sayfa

Özdemir Asaf’ın naif şiiri gerçekten etkileyici. Onun yaratmış olduğu özel dili başka hiçbir yazar veya şairde bulamıyorum. Kendine ait bir tarzı olmak bu olmalı herhalde…
Çiçekleri Yemeyin kitabı ilk olarak 1975 yılında yayınlamıştır. Bu kitabındaki şiirlerde de felsefe kurgusu öne geçer. Onun yazılarının en temel özelliği düşündürmesidir.

Kitaptan kısa alıntılarla devam edelim:

Her insanın bir öyküsü vardır,
Ama her insanın bir şiiri yoktur. Sf:11
*
NOKTASIZ

Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin. Sf:24
*
MÜZİK İÇİN ÖVGÜ

Bir insan topluluğunun nasıl yönetildiğini
Anlamak isterseniz onun müziğine bakın.”
Konfüçyus

Yeni sözler söylemeye geldim yeni seslerle,
Bağırmalarla değil, canımdan nefeslerle..
Sana kalacak ne var dersen, anlamı derim;
Susmalarında bile bulur seni seslerle. Sf:64
*
DEĞİRMEN

Bir kez geçer, bir insan bir karşı’ya,
Ondan sonra artık her-şey karşı’dır.
Orada bir dur-yeri olsaydı ya..
Olmaması bir karşı-yarışı’dır. Sf:68
*
AKIL GÖZÜ

Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim. Sf:106

Taylan Köken

16 Ağustos 2012 Perşembe

anadolu'nun sesi...

HALİKARNAS BALIKÇISI
ANADOLU’NUN SESİ / DENEME / BİLGİ / 1992 / 235 sayfa

1890 yılında Girit’te doğmuş, 1973 yılında İzmir’de vefat eden Cevat Şakir Kabaağaçlı bilinen adıyla Halikarnas Balıçısı’nın diğer takma isimleri ise Musa Cevat, Hüseyin Kenan’dır.
Kalebent olarak Bodrum’a gelmiş ve buraya daha sonra yerleşerek ömrünün sonuna kadar burada kalmış, yazıları ve balıkçılık, rehberlik gibi işlerle uğraşarak geçimini sağlamıştır. Aslen babası olan Şakir Paşa’dan soylu ve kültürel bir aile mensubudur. Aileden ressamlar, tiyatrocular ve seramik sanatçıları çıkmıştır.

Anadolu aşığı olan ve Anadolu Kültürünü yaymayı adeta misyon edinen HB. Tüm öykülerinde, romanlarında, denemelerinde hep Anadolu’yu dillendirmiştir.
Anadolu’nun Sesi yine bağnaz Batı Uygarlığının Atina Kültürüne nasıl sahip çıktığını ve Anadolu Kültürünü nasıl küçümsediğini ve adeta yok saydığını delilleri ile ortaya koymaktadır. İyonya denilen Anadolu toprağının yakalamış olduğu uygarlık düzeyini Atina ve Sparta’nın nasıl dünyaya egemen olarak geri götürdüğünün delilleri bu kataptadır. Kitap aslında müthiş bir birikimin, bilginin basit bir izdüşümü gibi; Oysa bu yetkin kitabın daha çok kabul görmesi için, sanki daha bilimsel bir dil ile yazılması gerekiyordu…
Kitabı manevi oğlum dediği Şadan Gökovalı yayına hazırlamış. Bu kitaptaki yazıların belli bir kronoloji ile bir araya gelmesi bile aslında başlı başına bir mesele… Çok önemli ve derin konuların, bu kadar sade ve sıradanmış gibi anlatılması ise daha önce söylediğimiz gibi müthiş bir birikimin yansıması…

HB. okumalarına devam edeceğiz.

Kitaptan kısa birkaç alıntı yapalım:

MÖ.1296 yılında Hitit İmparatoru Mutallu, Filistin’de Kadeş dolaylarında Mısır İmparatoru II.Ramses’le savaşır. Hitit arşivleri bu savaşta Hititlilerin Anadolu müttefiklerinin adlarını verir. Adları şöyledir: Sardana, Dardanoi, Luku, Şakalşa ve Turşa. Sardanalar Sadrililerdir. (Sardis, sonra Lidya Krallığının başkenti olur.) Sardanalar, Sardenya Adasına göç ederler ve adaya kendi adlarını verirler. Sf:28
       
Yunanistan hep hor görmüştür Anadolu’yu. Örneğin, Anadolulu “Kime” (Kyme T.K.) (bir kültür merkezi idi) şehir halkını tahkir (aşağılama, küçükseme T.K.) için onlara “sizin bir tarihiniz bile yok” dediler. Kimeliler de, “savaşmadık ki tarihimiz olsun!” diye cevapladırlar. Sf:41
*
İnsanoğlu tarihi günümüze değin, insansal bir açıdan incelenmiş değildir. İstihale (başkalaşma T.K.) sonucu günümüzün düşünür, konuşur insanı olan yaratıklar Orta Asya’da bir yerde üreyip türemiştir. Sf:60
*
Spartalıların uygarlığı bir kışla kültürü idi, daha ziyade bir kışla idmanı idi ve Atina’nın kültürüne zıt idi. Sf:66
*
“Megaron” sözcüğü, Hellence, ev demektir. Türkçedeki mağara sözcüğü, megarondan gelmedir, çünkü megaronların çoğu mağaradan gelmedir. Sf:73
*
İnsanlar uygarlık yolunda üç aşama, ya da çağdan geçmiştir. 1-Büyü (ya da efsun) Çağı 2-Din Çağı 3-Akıl (Fen) Çağı. Günümüzde teknolojide en ileri sayılan toplumlarda bile din ve hatta büyü aşamasının kalıntıları vardır. sf:75
*
Ruh sözünün anlamı, Grekçe “pnevma”, yani soluktur. Latincede “spiritus” da öyle, uçucu hava demektir. Bu nedenden ötürüdür ki Platoncular, ruh yanlış delikten çıkmasın diye kuru fasulye yemezlerdi. Sf: 84
*
Platon ile Yeni-Platonculuk Saint Augustin’i, yani Hıristiyanlığın ilk aşamasını iyice etkiledi. Sf:86
*
Hekateus’un aklın ilk kez sesini duyuranlardan olduğu anlaşılıyor. Hesiodos’un teolojisini eleştirir, “Hellenlerin masalları çoktur ve gülünçtür” diye başlar. “Kadınlar doğurdukları piçleri, Tanrı dölüdür diye ayıplarını örtmeye çabalarlar. Tanrı dölündendir denilenlerin çoğu bu takımdandır” der. Platon’a göre, bir düşünürün, bir filozofun kitap yazması, filozofa yakışmayan bir iştir. Sf:88
*
Uygarlık sözcüğü, yani “sivilizasiyon” şehir demek olan “civita” sözünden gelir ki, “şehirleşme” demektir. “Sivil” sözcüğü şehirli demektir. Hatta, “insan politik bir yaratıktır” demek de şehirli bir yaratıktır demektir. Sf:98
*
Erkek fallik işaretler hep matriyarkal –yani Anadolulu- bir toplumu belirtir. Çünkü Ana Tanrıça papazları erkekliklerini kökten keserek, Ana Tanrıçaya adarlardı. Mezar taşları bile, Ana Tanrıçaya adanan erkek fallik işaretleriydi. Sf:104
*
Aristoteles, Platon gibi gövde ruh ikiliğini (düalizmini) kabul eder. Onca, insan –hayvan ve Helen- ve Helen olmayan (barbar) düalizmi de vardır. bu son düalizm gerekince, Helenli efendi, Helen olmayanı doğal olarak köle sayar. (Batılılarca Rönesans hümanizmi de Hellenistan kaynağından gelmedir güya.) yani Helen insandır, Helen olmayan da barbardır. Sf:117
*
Tarihte tekerrür yoktur. Tarihten alınan ders ise, kimsenin tarihten ders almadığıdır. Gelmiş geçmiş uygarlıklar insanoğlunun yürüdüğü yolda birer aşamadır. Sf:145
*
Anadolular Hellenistan’a gitmeyi istememişlerdi. İkisi de aynı yola çıkar. Foçalıların yarısı göç edince, Marsilya’ya, Antibes’e, Nis’e yerleştiler. Hellenistan’a hiçbir Foçalı gitmedi. Sf:152
*
Anadolu İranlılardan korktuğu için, Atinalılara sığınır. Delos işinde soyulur ve özgürlüğünü yitirir. Sparta’dan medet umar ama Perslere satılır. Yıllarca harcanan çaba hiçbir şeye yaramamış olur. Bu hal Büyük İskender’e dek sürer. Sf:157
*
Nietzsche “Bir tek Hıristiyan vardı, o da İsa idi, haça çaktılar!” der. Tsf:175
*
Yobaz ya da softa kul ile Tanrısı arasına girmemeli. İslamlığın bir temel özelliği, ondan öteki dinlerde olduğu gibi papaz olmamasıdır. Papaz takımına “klerik” denilir. Hıristiyanlık, Yahudilik ve her dinde papaz olduğu için, papaz olmanın, yani “kler” olmanın karşıtı “laik” sözü vardır. bu söz dinsiz demek değil, papazı olmayan demektir. İslamlık zaten laiktir. Çünkü, papazı yoktur. Laik olmayan Müslüman, Müslüman olamaz, çünkü papazlığı kabul ediyor demektir.
Bernard Shaw, “Batı bir din kabul edecek olursa, ıslah edilmiş bir İslamlığı kabullenmelidir. Çünkü, onda papaz yoktur” der. Sf:176
*
Konstantin’in adından başkente Konstantinopolis dendi. Konstantinopolis Grekçe “stin poli”den Türkçe İstanbul oldu. Sf:182
*
Bizans’ın Hıristiyan dini Ortodoks (orto:doğru; doksos:iman) idi. Ortodoksluğu en gelişkin aşamasına getiren Saint Jean’dır, Mansur adlı Şamlı bir Hıristiyan Araptır. Yazdığı kitabın başında, “Ben kendinden bir şey katmıyorum” diye söz başlar. Sf:183
*
Bizanslı bilginlerin Avrupa’ya kaçtıkları ve orada Rönesans dönemine ve batı uyanışına etken oldukları teorisi, Hellenizmden yana olan batılıların en bağnazlarınca bile terk edilmiştir. Sf:190
*
Osmanlı tarihini yazanların hemen hepsi Türk tarihini değil, sultanların ve sarayın tarihini yazmışlardır. O tarihin sosyal ve ekonomik yönleri ya yazılmamış ya da hasıraltı edilmiştir. Sf:215

Taylan Köken

15 Ağustos 2012 Çarşamba

ayrı ayrı...

birlikte olmayı haketmeyen milyonlarca insan yanyanayken, 
ben neden hala senden ayrı nefes alıyorum?
city of angels

taylan köken

14 Ağustos 2012 Salı

özür...

özür dilemek, 
sizin haksız olduğunuz manasına gelmez. 
karşınızdaki insana verdiğiniz değerin, 
egonuzdan yüksek olduğunu gösterir...
s.freud

taylan köken

13 Ağustos 2012 Pazartesi

susmak...

bir insan en çok kimin yanında susuyorsa,
aslında en çok onunla konuşmak istiyordur...
c. pahahniuk

taylan köken

12 Ağustos 2012 Pazar

kayıp...

kaybedecek bir şeyinin kalmaması,
özgürlük galiba... 
kaybedenler kulübü 

taylan köken 

11 Ağustos 2012 Cumartesi

10 Ağustos 2012 Cuma

güzel yol...

güzel yerlere güzel yollardan gidilmez...
yolu güzelse orası bozulmuştur zaten...
birol güven

taylan köken

9 Ağustos 2012 Perşembe

kadınerkek...

kadınlar iltifat öksüzü
erkekler performans arsızı!
met-üst

taylan köken

8 Ağustos 2012 Çarşamba

toplu katliam...

söz kesmek, nikah kıymak...
ne bu yaa...
sanki evlenmiyoruz da
toplu katliam yapıyoruz!
met-üst

taylan köken

7 Ağustos 2012 Salı

çözüm...

çözüm hep iki kişilik
sorun ise çok kalabalık!
met-üst

taylan köken

6 Ağustos 2012 Pazartesi

adı yok...

tüp gaz açarak intihara kalkışanlara depresif denir. 
nükleer santral açarak dünyayı intihara 
sürükleyenlere psikiyatri henüz ad koyamadı... 
küçük iskender

taylan köken  

5 Ağustos 2012 Pazar

kime ait...

erkekler siyaseti kendilerine ait görüyor... 
güldal akşit

taylan köken

4 Ağustos 2012 Cumartesi

haketmek...

her erkek zeki, güzel, anlayışlı ve onu çok sevecek bir kadın ister. 
iyi güzel de adama sormazlar mı, 
bunları hak edecek ne yaptın? 
yılmaz erdoğan

taylan köken

3 Ağustos 2012 Cuma

haram...

istanbul'a diyarbakır'dan göç eden bir ermeni vatandaşımız mari esgici... çocukken dedesi ile diyarbakır'da dolaşırken, bir kürt başını okşadıktan sonra şöyle demiş: "eh ben bir abdest tazeleyeyim. ne de olsa haram kemik..." mari hayata küsmemiş... mücadele etmiş... şimdi mekan restoranın sahibi... www.mekanrestaurant.com   

taylan köken

2 Ağustos 2012 Perşembe

1 Ağustos 2012 Çarşamba

kültürlerde şahmeran...

TANKUT SÖZERİ
KÜLTÜRLERDE ŞAHMERAN / ARAŞTIRMA / İM / 2000 / 278 sayfa

Tankut Sözeri’nin kıyıda köşede kalmış bu kitabı gerçek bir hazine niteliğindedir. Kıyıda Köşede Şahmeran Kültür İzleri alt başlığı ile çıkan kitap Şahmeran imgesi çevresinde geçmişten günümüze aktarılan gelenekler, izler üzerine nefis sosyolojik bir çalışma. Geçmişimizin mitoslarına günümüzün bakış açısıyla, yansız ve tutarlı, hep ardını görmeye uğraşan bir bakış… Kitap çok güzel, çünkü öğretiyor. Bu bilgi zaman içinde emekle oluşmuş bir bilgi. Banka Müdürlüğünden emekli olduktan sonra antikacılığa başlayan Sözeri biriktirmiş, satmış. Fakat ele geçirdiğine bir madde olarak, bir para aracı olarak bakmamış. Araştırmış öğrenmiş ve belli ki bu kitabın nüvesini oluşturan notlar almış. Halikarnas Balıkçısı’nı okurken de aynı zevke aynı akıcılığa ve aynı doğru bilgiye şaşırıyordum. Tankut Sözeri’nin kitabında da şaşırdım ve hayran oldum.

Kitaptan notlar aktarmayacağım. Her yeri işaretlenmiş bir kitabın notlarını buraya aktarmak, kitabı yayınlamaktır…      

Taylan Köken