29 Aralık 2020 Salı

coğrafya...

 

STRABON

COĞRAFYA / TARİH / ARKEOLOJİ VE SANAT / 1991 / 296 sayfa

Coğrafya denilince akla ilk gelen antik dönem yazarı Amasyalı hemşerimiz, coğrafyacı ve tarihçi Strabon’dur. Tüm çağları aşarak günümüze ulaşan Geographika eseri tarih ve arkeoloji biliminde çalışan veya meraklılarının kütüphanesinde başköşede durması gereken kitaptır. On yedi kitaptan oluşan bu külliyatın ülkemizi ilgilendiren kısmı, Anadolu alt başlığıyla, sayın Prof.Dr. Adnan Pekman tarafından dilimize kazandırılmıştır. Strabon’un 12. 13. ve 14. Kitapları Anadolu coğrafyasını anlatmakta ve kitabın içeriğini oluşturmaktadır.

Strabon bilgileri, uzun yıllar yabancı kaynaklardan yararlanılarak kullanılmıştır. Bu bakımdan yetkin ellerin çevirisiyle meraklıların ilgisine sunulması çok önemlidir. Nezih Başgelen’in sahibi olduğu Arkeoloji ve Sanat Yayınlarını bu çalışmasından ötürü kutlamak gerekiyor.

Üzerinde oturmuş olduğumuz toprakların, tarih öncesi dönemden günümüze gelene dek taşımış olduğu kültürel mirasın önemini kavramak için, bu tür antik yayınlardan faydalanmak oldukça önemlidir. İnsanın varoluşuyla birlikte tarih başlar ve tüm uygarlıklar kültürel birikimlerini ve etkileşimlerini kuşaktan kuşağa aktarır. Anadolu coğrafyasının taşımış olduğu bu çok değerli mirasın bir kısmını reddederek ve/veya bir kısmına sahiplenerek bir yere varamayız. Siz sahip çıkmaz, bu mirası tanımaz iseniz, başkaları gelip sizin yerinizi alıverir.

Strabon geniş külliyatında, batıda Atlas Okyanusundan başlayıp, doğuda İndus nehri ile sonlanan bir coğrafyanın bilgisini aktarmaktadır. Eserinin önemi sadece coğrafi bilgiler vermez; ele aldığı bölgeyi aktarırken oranın tarihçesini de bize aktarır. Bu alanda günümüze kadar gelmeyen 47 ciltlik ayrı bir çalışması da vardır. MÖ.64-63 yıllarında Amaseia’da varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğan Strabon, imkânları sayesinde bolca geziler yapmıştır. Roma döneminde yaşayan vatandaşımızın, antik dönemi en iyi yansıtan eserlerden birini kaleme almış olması ve bu eserin günümüze dek ulaşması sanırım en büyük şansımız.           

Taylan Köken

27 Aralık 2020 Pazar

assos...

 

NURETTİN ARSLAN-BEATE BÖHLENDORF ARSLAN

ASSOS / ARKEOLOJİ / HOMER / 2010 / 180 sayfa

Assos, Kuzey Ege tarihindeki en önemli kentlerden biridir. Edremit körfezine bakan stratejik konumu, bölgede bulunan madenlerin varlığı ve felsefeye vermiş olduğu önem sebebiyle tarihteki yerini almış bir kenttir.

Biga yarımadasının güneyinde, antik Troas bölgesinin ucunda yer alan bu kent, Truva’dan sonra bölgenin ikincil önemdeki en büyük kentidir. Behram köyünün yanında, doğal güzellikleri, eski kalıntıları, taş evleri ve Midilli’yi gözleyen nefis deniz manzarasıyla ziyaretçilerini memnun eden bir turizm alanıdır.

Assos’ta 1881-1883 yıllarında Amerikan Arkeoloji Enstitüsü tarafından başlatılan kazılar, 1981-2005 yılları arasında Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu başkanlığında devam etmiş ve 2006 yılında kitabın yazarı tarafından kazılar devir alınarak günümüze dek devam etmiştir.

Prof.Dr. Nurettin Arslan’ın kazıları, İÇDAŞ’ın desteğiyle yılın on iki ayında devam eden kazılar statüsünde geçmektedir. Bir yıla yayılan kazılarda öncelikli hedef gelen ziyaretçilerin bütün şehri dolaşmasını sağlayan yolların tamamlanmasıdır. Önce bu sağlanırsa hem daha çok ziyaretçi hem de kazılara gelip gidişler daha organize bir hale geliyor.

Kitaba; Ulaşım ve Yakın Çevre başlığıyla giriş yapılıyor. Assos etrafındaki diğer antik yerleşimlerden bahsedilmesi bu kentin çevresiyle olan ilişkisini belirlemek açısından önemli buluyorum. Sonraki bölümler; Assos Tarihi, Antik Kalıntılar, Nekropol, Liman ve Su Kaynakları, Bizans Çağı’nda Assos, Osmanlı Dönemi Kalıntıları ve Seçilmiş Kaynakça ve Sözlük başlıklarından oluşuyor. Elinizdeki bu kitapla kentin tarihine hakim olarak gezip dolaşabilirsiniz. 

Taylan Köken

25 Aralık 2020 Cuma

küçükkuyu...

 

KARMA      

KÜÇÜKKUYU/ ARAŞTIRMA / Ç.O.M.Ü. / 2008 / 136 sayfa

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öncülüğünde, değişik disiplinlerde ilçe ilçe yapılan çalışmaların derlenip toparlandığı, önce sempozyumlar yapılarak sonra da kitabı yayınlanarak, bilim çevrelerine sunulan bu çalışmaları çok önemsiyorum.

Küçükkuyu ilçesi çalışmaları 30 Ağustos 2008 tarihinde gerçekleşen sempozyumda sunuldu ve aynı yıl elimizdeki çalışma yayınlandı. Bu çalışmada Küçükkuyu ilçesinin tarihi, arkeolojik değerleri, sosyolojisi, mübadele araştırmaları, zirai yapısı ve turizmi ile ilgili çalışmalar yer almaktadır. Çanakkale ilinin güneyinde kalan ve Balıkesir ili ile sınırı oluşturan bu ilçenin konumu, antik dönemden bugünlere devam eden tarihi açısından ilgi çekici çalışmaların yer aldığı bir kitap.   

Taylan Köken

22 Aralık 2020 Salı

bozcaada...

 

KARMA      

BOZCAADA / ARAŞTIRMA / Ç.O.M.Ü. / 2008 / 215 sayfa

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öncülüğünde, değişik disiplinlerde ilçe ilçe yapılan çalışmaların derlenip toparlandığı, önce sempozyumlar yapılarak sonra da kitabı yayınlanarak, bilim çevrelerine sunulan bu çalışmaları çok önemsiyorum.

Bozcaada ilçesi çalışmaları 25-26 Ağustos 2008 tarihlerinde gerçekleşen sempozyumda sunuldu ve aynı yıl elimizdeki çalışma yayınlandı. Bu çalışmada Küçükkuyu ilçesinin tarihi, arkeolojik değerleri, sosyolojisi, üzüm araştırmaları, zirai yapısı, halk hekimliği, coğrafi ve jeolojik yapısı, biyolojik değerlendirmesi ve turizmi ile ilgili çalışmalar yer almaktadır. Çanakkale ilinin batısında kalan, ilin Gökçeada’dan sonra ikinci büyük adası olan ilçenin konumu, antik dönemden bugünlere devam eden tarihi açısından ilgi çekici çalışmaların yer aldığı bir kitap.   

Taylan Köken

21 Aralık 2020 Pazartesi

ayvacık...


             KARMA      

AYVACIK / ARAŞTIRMA / Ç.O.M.Ü. / 2008 / 341 sayfa

 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öncülüğünde, değişik disiplinlerde ilçe ilçe yapılan çalışmaların derlenip toparlandığı, önce sempozyumlar yapılarak sonra da kitabı yayınlanarak, bilim çevrelerine sunulan bu çalışmaları çok önemsiyorum.

Ayvacık ilçesi çalışmaları, 25-31 Ağustos 2008 tarihlerinde gerçekleşen sempozyumda sunuldu ve aynı yıl elimizdeki çalışma yayınlandı. Bu çalışmada Ayvacık ilçesinin tarihi, arkeolojik değerleri, kazıları, eğitim araştırmaları, zirai yapısı, turizmi, el sanatları ve biyolojisi ile ilgili çalışmalar yer almaktadır. Çanakkale ilinin güneyinde kalan bu ilçenin konumu, antik dönemden bugünlere devam tarihi açısından ilgi çekici çalışmaların yer aldığı bir kitap. Serinin diğer çalışmaları gibi bu kitap da bilgi açısından sizi tatmin edecektir.  

Taylan Köken 

20 Aralık 2020 Pazar

râbia hatun...

 


            ENİS BATUR         

RÂBİA HÂTUN / ARAŞTIRMA-ŞİİR / YKY / 2000 / 174 sayfa

Enis Batur’un –geçte olsa- keşfettiği bir başka konu bir başka edebi tartışmadır, Rabia Hatun meselesi. 1948 yılında ortaya çıkan bu tartışmada özellikle İsmail Hami Danışmend ile Nihad Sami Banarlı arasında başlayan edebi tartışmanın, karşılıklı hakaretlerle amacından uzaklaşarak mahkemelere gitmesi de konuyu bir hayli ilginç kılmaktadır. Konuyu uzatmaya niyetim yok; sadece gelişimi hakkındaki bilgileri çok kısa olarak sizlere aktaracağım. Ayrıntıları detaylı incelemek isteyen kişiler bu kitabı satın alarak konuya vakıf olabilirler.

Rabia Hatun, İsmail Hami Danışmend’in erken yaşta ölen eşi Nazan (Danışmend) Hanıma ait şiirlerdir. İsmail Hami Bey, isim vermeden –eşinin isteği üzerine- bu şiirlerden birkaçını dost sohbetlerinde “bakın ne buldum” diyerek arkadaşlarına okur. Birkaç beyitlik bu divan tarzında yazılan şiirler beğenilir ve kulaktan kulağa yayılır. Piyasada Rabia Hatun hakkında hiçbir bilgi, şiir ve tanım yokken gizli bir üne kavuşur. İsmail Hami Bey de sesini çıkarmaz. Hatta Rabia Hatunun piyasada dolaşan bu birkaç şiiri Erzurum Şairleri seçkisine dahi girer. Bu –gizli- şair 15. yüzyıl şairi olarak dahi nitelenir. 1947-1949 yıllarında yayınlanan Aile Dergisi’nde bu şiirler diğer ilave şiirlerle birlikte neşredilince kızılca kıyamet kopar. Nihad Sami Banarlı: “Bu şiirlerin değil 15. yüzyıl bugünün şiiri olduğunu ve kafiye bakımından da eksik olduğunu” iddia eder. 1948 ve 1949 yıllarında bu tartışma bir hayli sertleşir ve uzar. Sonuçta İsmail Hami Danışmend: “Şiirlerin erken yaşta vefat eden eşine ait olduğunu ve bunu daha önce de dost toplantılarında söylediğini” belirterek kapa(t)mak ister. İddialara şiirleri karısının değil İsmail Hami beyin yazdığı savları da bu açıklamadan sonra eklenir. Nihayetinde konu kapanır kapanmasına ancak hala Rabia Hatunun yaşadığına inananlar yok değildir…

Sonuç olarak belli bir dönem edebiyatımızda yer alan bu tartışma-lar- aslında geleneksel şiir tartışmalarından kopuşun son sesleridir. Tartışmayı yapan kişilerin Osmanlı tarihi ve edebiyatı üzerine tartışan konuşan son değerli müellifler, hocalar olması da konunun diğer dikkat çekici tarafıdır.

Kitapta: Dönemin tartışmalarını ve şiirlerin tamamını görebilirsiniz. Bu tartışmalar üzerinden yukarıda bahsetmiş oluğum analizleri sizler de yapabilirsiniz. Kitabın alt başlığı “Tuhaf Bir Kıyâmet” + Kırkbir Şiir şeklindedir. İlk yazıyı hazırlayan Enis Batur’a aittir.

Kitaptan:

Bir kâsedür alav dolu gönlüm, yanâ yanâ

Men tâ senün yanunda dahî hasretem sanâ

Yaşlar dökende söndüremez âteşîmi sû:

Sunsan elünle kaanumu içsem kanâ kanâ! S.134

*

Bûy-i gül bir peyâmdır andan,

Dem-i bülbül selâmdır andan;

Yüreğin sîne içre dem çekişi!

Bir nihânî kelâmdır andan! S.156

*

Aslı yok bir hayâldir cânân,

Şekl-ü-reng-î muhâldir cânân!

Bulamazsın cihânı devr etsen:

Bir görünmez cemâldir cânân! S.168


Taylan Köken

18 Aralık 2020 Cuma

yunan ve roma mitolojisi...

            


            COLETTE ESTIN-HELENE LAPORTE

            YUNAN VE ROMA MİTOLOJİSİ/ARAŞTIRMA/TÜBİTAK/2003/254 sayfa

İlk basımı 2002 yılında yapılan kitap 2003 yılına gelindiği zaman 8. basımını gerçekleştirmiştir. Görsel bakımında zengin, illüstrasyon ve diğer çizimlerle zenginleştirilen ve küçük boyutuyla (cep kitabı) her zaman yanınızda taşıyabileceğiniz bir çalışma olmuş.

Musa Eran tarafından çevrilen kitabın orijinali 1987 yılında Paris’te Gallimard yayınları tarafından basılmıştır.

Derli toplu bilgileriyle adeta bir mitoloji özetidir diyebiliriz. Meraklısına farklı pencereler açarak, tarihe ve mitolojiye merak uyandırması beklenebilir.    

Taylan Köken

16 Aralık 2020 Çarşamba

çocukluk...

DÖRT YAPRAKLI ÇİÇEK

Çıkamaz çocukluğundan dışarı;
Kimse.
Kardeşliğimiz bundandır,
Mavi sularla binlerce yıl.
Fazıl Hüsnü Dağlarca

taylan köken


 

15 Aralık 2020 Salı

anadolu'da persler...

            

            SEVGİ SARIKAYA          

ANADOLU’DA PERSLER/TARİH/ARKEOLOJİ VE SANAT/2018/579 sayfa

Sevgi Sarıkaya’nın kitabı Anadolu tarihinde çok az işlenen ve genellikle matbu bilgilerle geçilen bir dönem olarak anılmaktadır. Açıkçası bu konuda –benim gördüğüm- rastlamış olduğum en kapsamlı çalışma diyebiliriz. Sevgi hanımın kitabının tam adı Anadolu’da Persler Daskyleion Satraplığı’dır. Yazar sadece Pers dönemini aktarmaz. Bölgemize (Adramytteion Körfezi) hükmeden Daskyleion (Bandırma-Ergili Köyü) Antik Kenti merkezli bir Pers Satraplık merkezidir.

Kitabın nüvesi Sevgi Sarıkaya’nın 2015 yılında Akdeniz Üniversitesinde vermiş olduğu doktora çalışmasıdır. Dört yıllık bir çalışmayla, Pers Sistemi Perspektifinde Bir Satraplık Merkezi Daskyleion doktorasını verir. 2017 yılında Oxford Üniversitesi kütüphanesinde altı ay kadar süren çalışmalar sonrası kronoloji tamamlanmış ve kitap yayına hazır hale gelmiştir.

Klasik Dönem Anadolu’sunda Doğu ve Batı arasındaki iktidar ilişkilerini çok yönlü mercek altına almaya çalışan kitap, Pers/Akhaimenid Tarihi ve Pers eyalet sistemi üzerine detaylı bir çalışma olması amaçlanmıştır.

Bu geniş tutulmuş detaylı çalışmanın, araştırmacılar için kılavuz niteliği taşıyacağı ve kaynak kitap listelerinde yer alması gerektiğini düşünüyorum.     

Taylan Köken

21 Kasım 2020 Cumartesi

bakırköy: ayamama'dan zuhuratbaba'ya...

            

            SELÇUK EREZ

            BAKIRKÖY / ANI-ANLATI / HEYAMOLA / 2009 / 119 sayfa

Prof. Dr. Selçuk Erez’in Bakırköy hakkındaki ilk kitabı Makriköy’e Dönüş romanı olmuştu. Açıkça –belki çok kişisel kaçmasından olabilir- o romanı Bakırköy hatırına tamamlamıştım. Ayamama’dan Zuhuratbaba’ya Bakırköy kitabı ise nakış gibi işlenmiş, sürükleyici, etkileyici, bilgi vericiydi. Tam kalemim dediğim kitaplardan. Araştırma var, anılar var, bilgiler var, insan var, yaşantı var, deneme tadı var. Daha ne olsun ki...

Sayın Selçuk Erez Bakırköy’ü tanımlarken kerteriz noktaları oluşturmuş. O kerteriz noktalarının önce tarihi geçmişini, sonra varsa eski yaşanmışlıkları –ya kendi ailesinde ya da başkasının notlarından veya kitaplarından- sonra da bugününü bize aktarıyor. Bugününe çok az giriyor genellikle.

Baruthane, Kışlalar, Akıl Hastanesi, İstasyon, Sahil ve Veliefendi, kerteriz noktaları yazarın. Bilmediğim ne çok şey varmış ya da hatırlayamadığım. Kitap çizik ve not içinde açıkçası. Bu yüzden kitaptan herhangi bir alıntı yapmayacak ve komple tavsiye edeceğim.

Taylan Köken

20 Kasım 2020 Cuma

gün gelir...

 

            MEVLÜT ASAR

GÜN GELİR / ŞİİR / KANGURU / 2020 / 64 sayfa

Konya doğumlu Mevlüt Asar, Ankara’da okuyup, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Almanya yolunu tutar. İlk işi Düsseldorf Başkonsolosluğu’ndadır. Bu görevinden ayrılarak Duisburg kentinde öğretmen ve eğitim danışmanlığına başlar. Kendisi de öğretmen olarak 30 yıl görev yapar ve bu görevinden emekli olur.

Bu arada Duisburg’ta Fakir Baykurt’un başlatmış olduğu Edebiyat İşliği’ne devam eder. Almanya Yazarlar Birliği üyesi olan Mevlüt Hoca Baykurt’un vefatı üzerine hem Duisburg Edebiyat Kahvesi hem de Edebiyat İşliği görevini sürdürmeye davam eder.

2012 yılına gelindiği zaman Avrupa Türkiyeli Yazarlar Girişimi’nin sözcüsü olur.

Türkiye’de çıkan değişik dergilerde, şiirleri, öyküleri ve çevirileri yayınlanır. Çok kültürlü yaşama katkılarından dolayı 2016 yılında Fakir Baykurt Kültür Ödülü Duisburg Belediyesi tarafından kendisine takdim edilir.

Mevlüt Asar ve eşi çok uzun zamandır geldikleri Ayvalık’ta birlikte yaşamakta ve birçok etkinlikte yer almaktadır. Türkiye’de olduğu zamanlarda Ayvalık’ta kalırlarken, Almanya ile olan bağlantıları ve çalışmaları devam etmektedir. Son dönemde yazın ve yayım işlerine daha çok önem vermektedir.

Mevlüt Hocamız 2020 yılının Temmuz ayında Ayev’e gelerek imzalamış olduğu kitabını kitaplığımıza teslim etti. Sağ olsun. Kendisiyle birlikte uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Yaşar Kaynar, Reyhan Kaynar ve Türkan hanımdan konuştuk. 

İçinde Ayvalık şiirleri de olan kitapta, birçok şiirinde Enver Gökçe tarzını gözlemlemek hoş bir tesadüf oldu. Güzel bir kitap. 

Taylan Köken

11 Kasım 2020 Çarşamba

oxford antikçağ sözlüğü...

 

MARGARET C. HOWATSON      

OXFORD ANTİKÇAĞ SÖZLÜĞÜ/SÖZLÜK/KİTAP/2013/1029 sayfa

Sir Paul Harvey tarafından 1933 yılında bu sözlüğün ilk hali yayınlanır. Zaman hızla geçmiş ve yeni keşifler, yeni buluntular ve değerlendirmeler neticesinde bu sözlüğün yenilenmesi gerekmektedir. Ayrıca eski uygarlıklar hakkında yapılan birçok çalışma bilgilerin de çoğalmasına neden olmuştur.

Yeni sözlük ihtiyacı için Margaret C. Howatson hanım çalışmalarına başlamış ve 2006 yılında ikinci edisyon olan bu kitabın editörlüğünü gerçekleştirmiştir. Yeni sürümünde antikçağ dünyasının felsefesine, siyasal kurumlarına daha çok yer verilmiştir. Yapıtın başlangıcı olarak Yunanlıları MÖ.2200 yıllarında Yunanistan’a girişiyle başlamaktadır. Antikçağın bölgesel farklılıkları, bölgelerdeki Karanlık çağların varlığı, kitabın sınırlanması konusunda zorlayan yanlar olmuştur.

Ülkemizde Kitap Yayınevi tarafından kaliteli bir baskıyla okurların hizmetine sunulan kitap Faruk Ersöz tarafından çevirisi yapılmıştır.

Kitap, Sunuş, Sözlük, Kronolojik Cetvel ve Harita bölümlerinden oluşmaktadır. Grek ve Roma tarihine ilgi duyan, tarih, mitoloji ve arkeoloji bilimine ilgi duyanlar için baş köşede durması gereken bir kitaptır.  

Taylan Köken

9 Kasım 2020 Pazartesi

milli mücadele yıllarında balıkesir cepheleri...

ZEKERİYA ÖZDEMİR     

MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA BALIKESİR CEPHELERİ / ARAŞTIRMA / BALIKESİR BEL. YAY  / 2001 / 384 sayfa

Zekeriye Özdemir hocamız belediyelerle işbirliği yaparak, Balıkesir ve ilçeleri üzerine tarihi belgelerin ve bilgilerin toparlandığı çok güzel çalışmalar ortaya koymaktadır. Anlamlı çalışmalarına bir örnek de Kurtuluş Savaşı esnasında Balıkesir’de kurulan cepheleri araştırdığı bu kitaptır. Elimizdeki kitabın haricinde aynı döneme ilişkin başka kitaplar da yayınlamıştır. Özellikle Balıkesir’in Milli Mücadele kahramanları üzerine yayını da en az bu yapıt kadar değerli bulmaktayım.

Dönemin şartlarında işgalin en baskın olduğu dönemde binbir zorlukla basılan Karesi, Ses ve İzmir’e Doğru gazeteleri ve Balıkesir’de İzmir işgalinin ardından kurulan kongrelerde alınan kararların işlendiği Heyet-i Merkeziye Karar Defteri en önemli kaynakçalardır. Müellifin yararlandığı birçok savaş anısı, sözlü ve yazılı belgeler ve Harp Tarihi Vesikaları Dergisinin sayıları diğer kaynaklardır.

Zekeriye Özdemir hocamız aslında bu çalışmasını Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlamıştır. Kitabın önsözünde bu tez için iki yıl yoğun emekle uğraştıktan sonra sağlığının dahi bozulduğunu belirtmektedir.

Bu kitap, Türk Ulusunun yazmış olduğu bir destanı dile getirmesi, hiçbir şeyin asla kolayca elde edilmediğini göstermesi açısından çok önemlidir. Cephede canıyla, kanıyla mücadele edenler, cephe gerisinde mücadeleye destek verenler kuşkusuz hepsi vatanımıza hizmet etmişlerdir. Bu vatan varlığını onlara borçludur. Ancak dedeleri bu mücadelenin içinde olanlar, bugün ahfadıyla gurur duyanlar asla unutmalılar ki; asıl kahramanlar bu mücadele esnasında şehit düşünler yani bedeli canıyla ödeyenlerdir… Gerçek kahramanlar onlardır…  

Taylan Köken

6 Kasım 2020 Cuma

yusuf atılgan'ın bütün öyküleri...

YUSUF ATILGAN 

BÜTÜN ÖYKÜLERİ / ÖYKÜ / YKY / 2002 / 121 sayfa

Yusuf Atılgan kesinlikle sıradışı bir yazar. Yazmış olduğu tüm eserlerde bir bütünlük görmek mümkün. 1921 yılında Manisa’da doğan Atılgan ilköğretimi Manisa’da, liseyi Balıkesir’de, üniversiteyi İÜ Edebiyat fakültesinde tamamladıktan sonra 1945 yılında Akşehir’de bulunan Maltepe Askeri Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak bir yıl çalışır ve 1946 yılında Manisa Hacırahmanlı köyünde çiftçilik yapmaya başlar. Bu uğraşı 30 yıl kadar sürer ve 1976 yılında İstanbul’a gelir. 1980 yılında Milliyet’e bağlı Karacan Yayınlarında danışmanlık ve çevirmenlik görevlerinde bulunur. Can yayınlarında çok kısa bir süre düzeltmen olarak çalışır. Sonra eseri olan Canistan üzerinde çalışırken Moda’daki evinde vefat eder.

Aylak Adam romanını 1959, Bodur Minareden Öte öykü kitabını 1960 ve baş eseri Anayurt otelini 1973 yılında yayınlayacaktır.

Elimizdeki kitap Yapı Kredi Yayınevi tarafından 2000 yılında ilk baskısı yapılan toplanmış öykü kitapları olmasına rağmen o kadar da hacimli bir kitap değildir. Aylak Adam ve Anayurt Oteli için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Yusuf Atılgan söylemesi gerekeni çok dolandırmadan söyleyebilen, yaratmış olduğu kişiliklerin psikolojik analizini, yalnızlıklarını, aykırılıklarını çok iyi yansıtabilen bir yazın insanıdır. Onu farklı kılan bu dili benzersiz kılan insana bakış açısıdır. İnsanın içindeki, gözlerinin arkasındaki gizi, kimi zaman sapkınlığa varan başkalaşımları sadece ortaya koymaz: Zaman zaman bu durumun derinine inmeye, o kişiliği –sapkınlığı- çözümlemeye çalışır. Ancak gayet naif, sıradan ve doğal bir anlatımla yapar bu geçişleri, araştırmaları veya analizleri. Fark buradadır…

Başyapıtı olan (Genel Yusuf Atılgan değerlendirmelerinde böyledir) Anayurt Oteli, Ömer Kavur tarafından çok başarılı bir uyarlamayla film olarak çekilmiştir. Filimle birlikte yazarın ünü bir kez daha katmerlenmiş ve daha geniş bir kitle tarafından tanınır olmuştur…     

Taylan Köken

5 Kasım 2020 Perşembe

papağana silah çekme!

KÜÇÜK İSKENDER          

PAPAĞANA SİLAH ÇEKME! / ŞİİR / YKY / 2000 / 190 sayfa

Küçük İskender’in şiir serüveninin başındaki kitaplardan bir tanesi olduğu belli oluyor. Biraz acele, biraz söylemek istediğim ne çok şey var havası belli oluyor şiirlerde. Kelimelerle, cümlelerle ve şiirlerin tümünde yapılan oynamalar, oynaşlar temel şiir kurallarını –kendi öznelinde- bozan tavrı onu özgün kılıyor.

Papağan takılmış plak gibi hep aynı şeyi tekrar eder. Şair ana temalarının topladığı şiirler demeti olarak kurgulamış olmalı kitabı.. Et(ler)e, intihara, ölüme, kana, kasıklara, peygamberlere, aşka özel zaafı var: Sataşmadan edemiyor…

Kitaptan devam etmek en iyisi:

 

pil


otomobilin altında kalmış

peygamber.

 

bir delikten içeriye sızmaya çalışmış

hayatı boyunca kan.


kapan kapanmadan önce kararan hava

şişirmiş komik cinlerin etli ciğerlerini.

 

istanbul’a inen uçak

avcunda su içmiş karanlığın.

 

öyle yazmışsın mektubunda

öyle dedi akıl hastanesine yatırılan postacı. Sf.11

*

‘beni sevmene asla izin vermeyeceğim’

diye yazmışsın kapımdaki not defterine;

kendi kapımı çalmak zorunda kalmıştım

içerde olmadığımı bile bile! Sf.12

*

bir tahta masa iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz sf.13

*

‘aşkı dövmek lazım

kalbe terbiyesizlik ettiğinde!..’ sf.14

*

korkma!

yalnızca iki el ateş edeceksin

çünkü intihar, menzil değil! Sf.17

*

aşka bağışladım organlarımı sf.21

*

yorgunum pir sultan’dan beridir bu ülkede sf.26

*

ama uzun yola çıkarken

yanına insan almalı bir deli. Sf.27

*

bildir; tanrının ağlattığı gecelerde

nasıl utangaçtır yıldızlar

ay azarlarken onları. saklıyorsun;

bir, yalnızlığa fısılda bari suçunu. Sf.30

*

ikimizden birinin ölçeği incil’de yazıyordu

öpmek, karanlık bir sokakta bıçaklanmaya benzer sf.37

*

senin uzun saçlarına sardılar cesedimi sf.38

*

bir devrin dünyayı ayaklandıran dağınık gözlü atları

uğultular içerisinde gittiler kendi solgunluklarına..

oradaydım

ayağa kalksam ihtilal olurdu sf.42

*

hiçbir kuş, hiçbir kuşa adres sormaz sf.43

*

çiçek açsanız baharla aram bozulur

sizi bana bırakmaz bu yalnızlığınız sf.47

*

mutlaka kaymış bir yıldız takardı yakasına! Sf.52

*

bulanık, boktan bir sudur aşk

insanın kendini görmek için eğildiği! Sf.53

*

bugün kuşlarla senden, senin

o çok efkârlı ellerinden konuştuk uzun uzun sf.63

*

adımı ilk söylediğin gün

kan geldi kulaklarımdan o gece sf.66

*

seni ilk gördüğüm gün

bir martı oydu iki gözümü de sf.67

*

-öncesi, tende durmaz ki.. diyor, ben sf.78

*

gözgürültüsünün sf.89

*

zamanda bir an bir parantez açtı kendine herkes sf.91

*

cennet!

cennet, cehennemin tırnağı olamaz!

ve kaçınılmaz

ve karşı konmaz bir intikam hissiyle sf.93

*

neyse ki sevdim

neyse ki incindim

çok yıkılmadım

sadece yoruldum sf.94

*

Nar: Kalp Toplama Kampı! Sf.95

*

ölen kuşlar şiir olur / kuş öldürenler şair olur /

kuşların ölümü hep kuşkuludur! Sf.103

*

Sayfa 121 Kaknus şiiri muhteşem. Meraktaysan kitabı alabilirsin…

*

kelimelerin kifayetsizliğiydi zaten bir şairi darıltan sf.123

*

delirmek, abartısız bir terk ve göç biçimidir sf.124

*

seksek oynarken yerde sürüp fırlattığın taşım ben! Sf.127

*

cehennemde yüz yok

bitkiler, hayvanlarla konuşmuyor.

-

eriyen sadece kemik.. kalplerim kalacak..

ölümümden zırnık koklatmam toprağa!

kanamalı bir hasta için acele kin aranacak.. sf.130

*

telifi ödenmemiş hayatlar adına. Sf.168

*

bir ölüm, bir ölüme düş diye göründüyse sf.170

*

ben, sütüne hırs karışmış bozbozuk bir acıyım. Sf.171

*

-“denizin hangi yaralarından

düşmüştür deniz kabukları” sf.179

*

parçalanmış bir cesede tabut oldu valiziniz sf.185

*

o zaman karşı konulmaz ruhlarla

                       değişiriz üstümüzdekileri sf.186

Taylan Köken

11 Ekim 2020 Pazar

kitap-lık 192...

KİTAP-LIK / DERGİ  / YKY / 2017 / 168 sayfa

 Dergi Yusuf Çağlar’ın Bir “Garip” fotoğrafın tarihi isimli yazıyla başlıyor. Fotoğraf meşhur: 1932 yılı sonbaharında, Ankara Zafer Parkı’nda bir banka oturmuş olan dört adamın fotoğrafı. Bu adamlar şiirde Garip akımıyla birlikte büyük bir devrim gerçekleştiren şairleri bir arada gösteren (benim bildiğim) tek fotoğraf. Orhan Veli Kanık, Şinasi Baray, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday.

*

Oğuz Demiralp’ten Edip Cansever Üzerine Konuşma Notları, Cansever şiiri üzerine detaylı bir çalışma olarak ilgi çekici: Cansever, çökkünlük, melankoli, yalnızlık, can sıkıntısı, iletişimsizlik gibi insanın kara hallerini, yaşamını geçirdiği ve yapıtına yansıttığı dar coğrafyada derinlemesine ele alır. Sf.12 Güzel tespit.

*

Yazmayı sürdürmek, her gün her gece. İşte hepsi bu. Peter Laugesen sf.43

*

Dikkatli araştırmacılar severim: Fırat Bircan’ın Nahid Sırrı Örik’in İlk Hikayesi: “Kin” üzerine bir araştırması ve hikayenin yeni yayınını ilgi çekici. Fransa’da yazılarını yayınlamaya başlayan Nahid Sırrı’nın bu ilk öyküsü olduğu düşünülen Kin ilk olarak Fransa’da 1918 yılında sonra ise Türkiye’de 1928 yılında yayınlanacaktır.

*

Mehmet Rifat’tan Ahmet Cemal, Yazko Çeviri ve Dil Yazıları isimli çalışma dikkat çekici.

*

Necmi Sönmez’in Yüksel Arslan’a Veda Mektubu iki eski dostun sonradan vedalaşması gibi. Muhakkak, çoğu zaman eksik kalır bir şeyler.

*

Uğur Kökden’in Marmara Adası (Topağacı, Temmuz 1996) günlüğü.

*

Babil Kulesi bölümünde Bengü Vahapoğlu ile Semra Aktunç’un “Öykü yazmak için gün ışığı ararım” söyleşisi. Semra hasretle Hulki Aktunç’u arıyor. Aranmaz mı?

Taylan Köken

4 Ekim 2020 Pazar

midilli'nin işgal günlüğü - 1912

İDRİS BOSTAN      

MİDİLLİ’NİN İŞGAL GÜNLÜĞÜ -1912- /ARAŞTIRMA/KÜRE/2010/126 sayfa

 Prof. Dr. İdris Bostan hocanın, yazmış olduğu kitaplar neredeyse alanının tek tarih ve araştırma kitaplarıdır. Osmanlı Denizciliği, deniz savaşları ve adalar tarihleri üzerine çok değerli çalışmalar kaleme almıştır.

Midilli Adası 1462 yılında İstanbul’un fethinden sonra çok kısa bir çarpışmayla ele geçirilmiş ve uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde kalmış, adeta Çanakkale girişinden önce Ege Denizini kollayan bir liman/kale görevini görmüştür.

1912 yılına gelindiğinde ise sürekli toprak kaybeden ve etrafındaki tüm ülkelerle uzun yıllardır savaş halinde olan, yetmezmiş gibi Batı’nın diğer büyükbaşlarıyla çarpışan bir ülke konumundadır. Osmanlı dünyanın en önemli kilit noktalarından biri olan, Anadolu’nun üzerinde oturmuş, etrafında bulunan her toprak parçasına kendi emniyeti için bir önem ve anlam yükleyerek, dönemin en büyük güç sisteminin gerektirdiği şekilde yaklaşmıştır. Ancak zaman için çıkarların niteliği değiştiğinde, güç odakları ve kontroller başkalarının eline geçtiğinde, dünyanın en büyük emperyali dahi olsanız işler sizin için hızla değişmeye başlar. İşte Midilli’nin elimizden çıkışı kısaca böyle özetlenebilir.

Midilli Adası elimizden çıkarken, toplumun en çok zarar kısmı reaya olacaktır. Devletin çoğu zaman büyük çıkarlarından haberi dahi olmayan, günlük yaşam telaşı içinde çoğu kez karın tokluğuna çalışan bu kesimin evleri yakılıp yıkılacak, diğer bir vatandaş gurubumuz olan Gayrimüslim Rum tebaa tarafından kıyıma uğrayacaktır. Kitapta işgalin uluslararası antlaşmalara ve verilen sözlere rağmen nasıl gerçekleştiği okunabilir.

Midilli Adasının Anadolu’daki kolu bacağı olan Ayvalık ile olan bağlantısı ve işgal için yapmış oldukları işbirliği ayrıca farklı okumaları gerekten tarafıdır.        

Taylan Köken

2 Ekim 2020 Cuma

demirci akıncıları...

İBRAHİM ETHEM AKINCI

DEMİRCİ AKINCILARI / ANILAR / T.T.K./ 1978 / 470 sayfa

Kurtuluş Savaşı mücadelesinde yapmış olduklarıyla kahramanlaşan birçok önemli şahsiyet vardır. Bu kahramanlar aynı zamanda yeni kurulan bir ülkenin kurucu kadrolarında da yer almışlardır. İbrahim Ethem Bey bu kişilerin başında gelmektedir. Eski valilerimizden olan İbrahim Ethem Akıncı Kurtuluş Savaşı’nda yaşadıklarını düzenli olarak not etmiş, yapmış olduğu resmi yazışmaları bir kenarda toplamış ve bunları sonradan oğluna teslim etmiş. İbrahim Beyin oğlu avukat Burhan Cahit Akıncı’da bu belgeleri Türk Tarih Kurumu’na emanet etmiştir.

Anadolu işgali başladığında Manisa’nın Demirci ilçesi kaymakamı olan İbrahim Ethem Bey bölgeden toplamış olduğu bir akıncı müfrezesiyle Yunan işgalcileriyle gerilla savaşı yapmıştır. Kitap bu çarpışmaları günü gününe aktarırken, verilen mücadelenin önemini göstermesi açısından eşsiz bir arşiv niteliğindedir.

Anıları gören Mareşal Fevzi Çakmak bu anıların düzenli bir özetinin çıkarılmasını ve yayınlanmasını rica etmiştir. Anıların ilk sürümü, Genelkurmay Başkanlığı Yayınları tarafından 208 sayfa olarak 1936 yılında basılır. Bu ilk sürümden yararlanarak daha da kısaltılan anılar 1970 yılında 128 sayfa olarak Yeni İstanbul Yayınları tarafından tekrar basılmıştır.

Bu tür günü gününe yazılan anı çok az olduğu için Türk Tarih Kurumu anıların tümünü basmaya karar verir. 1978 yılında yayınlanan kitabın içindeki birçok dizgi hatası kitabın sonuna ilave edilen doğru-yanlış cetveliyle düzeltilmeye çalışılmıştır.

İşgal sonrası Ayvalık’a giren ilk birliklerden birinin başında olan İbrahim Ethem Bey işgalin sona ermesiyle birlikte çok kısa bir dönem Ayvalık’a kaymakam olarak görevlendirilmiştir. Bu bakımdan kitap ayrıca dikkatimizi çekmiş ve İbrahim Ethem Beyin anılarında yer alan bölgemizle ilgili konuları “İbrahim Ethem ve Ayvalık” isimli çalışmamızdan takip edebilirsiniz.      

Taylan Köken

25 Eylül 2020 Cuma

sorulmadan...


FEYZA HEPÇİLİNGİRLER

SORULMADAN / DENEME  / REMZİ / 2000 / 333 sayfa

Feyza Hepçilingirler hocam ile tanışmanın ona yakından tanımanın mutluluğunu 2019 yılında elde ettim. Ayvalık İlçe Halk Kütüphanesi öncülüğünde oluşturulan bir komite ile öncelikle Ayvalık’ın değerli insanı rahmetli Ahmet Yorulmaz’ın 5. ölüm yıldönümü sebebiyle üç günlük paneller, sergiler ve evi ile dükkanına asılan plaketler ve diğer etkinliklerle anılmış oldu. Yapılan çalışma amatörce bir çaba olarak başlayıp, neredeyse eksiksiz profesyonele yakın bir işe dönüşmüştü. İşin sonunda elde edilen tatmini düşündüğümüz taktirde son dakikada yetişen, aksaklıklara sebep olan  küçük eksikler, bir şekilde tamamlandı ve her şey yoluna koyuldu.

Bu işin kotarılmasıyla birlikte daha önce konuştuğumuz gibi değerli hocamız Feyza Hepçilingiler’e sıra gelmişti. Bu kez daha erken hareket ederek, çok önceden çalışmalar başladı. En azından sergi, kitapçık, plaket gibi önemli konular önceden hazırlık yapılarak toparlandı. Maddi konulardaki aksaklıklar ise sponsorların yardımlarıyla çözümlendi ve hocamıza yakışır biçimde, kah gülerek çoğu kez duygu dolu anlarla hüzünlenerek, güzel bir anma gerçekleştirdik. Hocamızın enerjisine, samimiyetine, hoşgörüsüne ve desteğine bir kez daha hayran olduk…

Bu çalışmalarda bence en zor görev bana verilmişti... Ayvalık bibliyografyasını hazırlayan sevgili Hayri Kaan Köksal’ın ham çalışması temel alındı ve bu çatının üzerine kitapçığın ilerlediğini belirtmeliyim. Bu anma kitapçığı geliştirilecek, basıma hazır hale getirilecek ve hem program hem kronoloji hem de bibliyografya beraber olacaktı. Feyza hocamız elinde bulunan derlenmiş dosyaları bana verdi. Onları tarattım, tarih sırasına göre yerleştirdim. Sonra gazetelerde, dergilerde olan yazılarına ulaşmaya çalıştım. Hakkında yazılanları, gazete röportajlarını, kendisinin verdiği diğer demeçleri toplayarak, ayıklayarak bir dizin oluşturduk. O kitapçığı hazırlarken en büyük sıkıntı Türkçe dil kurallarına çok önem veren ve bu konuda ülkemizde anılan en önemli hocalardan, yazarlardan biri olan Feyza Hepçilingirler’in kitapçığını yazmak bana kısmet olmuştu… Kitapçığı kaç kez okuduğumu, ne kadar çok düzeltme yaptığımı hatırlamıyorum… İncelemesi için Feyza hocama da gönderdiğim çalışmayı beğenmiş, bu kadar detaylı bir çalışma beklemediğini belirtmişti. Sanırım yapmış olduğumuz, bizim göremediğimiz yanlışlarımızı, değerli hoşgörüsüyle görmemeyi tercih etmişti…

Sorulmadan kitabına gelirsek: Bu kitabın yazıları dergilerde çıkan, çoğu kısa denemeler tadında ve dönemin siyasi coğrafyasının eleştirisini yapan yazılardır. Bu yazıların çoğu hazırlamış olduğum kitapçıkta yer almıyor elbet. Bu yazılar da o kitapçığa ilave edilecek elbet. Kişiler üzerinden giden eleştiriler. Çoğu unutulmuş olaylar, kavgalar ve sorunlar üzerine yapılan değerlendirmeler. Sorulmadan kitabında, Feyza Hanım yazılarını 12 başlık altında toplayıp, kitap sonuna bir dizin ilave etmiş.

Kitabın beni ilgilendiren diğer önemli tarafıysa, Feyza Hocanın Ayvalık’ın adını andığı birkaç yazısı. Hocamız Ayvalık’ı çok seviyor, yarı Ayvalıklı yarı İzmirli olduğunu belirtip bu iki önemli kenti yazmadığı kitabı yok adeta… Ayvalık’ı hem seviyor hem de eleştiriyor. Ancak eleştirisini bile Ayvalık’ı kırmadan, yıpratmadan yapıyor olması, onun engin hoşgörüsünden kaynaklanıyor.  

Feyza Hepçilingirler Hocam yazmaya üretmeye devam ediyor. Kitap evleri onun yapıtlarını yayınlıyor. Edebiyat günleri düzenleyen kentler, seminerler yapan okullar onu panelist olarak çağırıyor, ülkemizde dağıtılan edebiyat ödülleri için jürilerde yer alıyor… Bir yılını dolu dolu yaşamaya ve üretmeye, çalışmaya devam ediyor Feyza Hocamız. Onu nice sağlıklı ve mutlu seneler diliyorum.

Taylan Köken

17 Eylül 2020 Perşembe

antikçağda anadolu...

ELMAR SCHWERTHEIM

ANTİKÇAĞDA ANADOLU/ARAŞTIRMA/KİTAP/2009/117 sayfa

Elmar Schwertheim’in her biri ayrı birer kitap olabilecek konuları özetleyerek vermesi takdir edilmesi gerekiyor. Hakikaten anlam kayması yapmadan, geniş alana yayılan konuları özetlemek çok zor.

1943 Almanya doğumlu E.S. tarih ve arkeoloji eğitimi almıştır. 1982 yılında ülkemize gelerek Kyzikos ve çevresinde epigrafik çalışmalar gerçekleştirdi. 1988-2008 yılları arasında üniversitede eğitim vermiş, 1990 yılından sonra Küçük Asya Araştırma Biriminin başkanlığını yürütmüştür. Troas bölgesindeki Aleksandria Troas kentindeki kazılara 1995 yılında dahil olur. 1999 yılında Tarih/Felsefe Bölümü dekanı olarak seçilir. 2004 yılına kadar bu görevini sürdürür.

E.S. antik epigrafi, antik Anadolu tarihi ve kültürü, Roma İmparatorluğu dönemi oryantal kültlere odaklanan çalışmaları vardır.

Yazar kitabında Anadolu tarihini Neolitik dönemden alıp, Bizans’ın kuruluşuna kadar getirmektedir. Meraklısına ekstra bilgi vermeyen ancak bir ders kitabı niteliğinde özetlenmiş bilgilerdir. Kısa zamanda okudum. 

Taylan Köken

3 Eylül 2020 Perşembe

son duraktan bir önce...

CEVAT ÇAPAN      

SON DURAKTAN BİR ÖNCE / ŞİİR / YKY / 2017 / 62 sayfa

1933 doğumlu üstadın bu kitabına 2019 yılında Ayvalık’ta düzenlenen şiir günleri kapsamında ulaşabildim. Sevgili Turgut Baygın’ın organizasyonunda yapılan şiir günleri uzun soluklu bir proje olmasına rağmen sık sık kesildi, eksik yapıldı, devam edemedi. Şimdi belediyenin ekonomik sıkıntıları üzerine bir de virüslü günler başlayınca bu sene de yapılacağı kesin değil…

Son toplantıya katılan değerli katılımcı ve şairlerin yanı sıra baş konuklardan biri de Cevat Çapan’dır. Şiirler okundu, sohbet yapıldı ve sonra şairler kitaplarını (muhtemelen belediye desteğiyle katılımcılara, izleyicilere hediye edildi) imzaladı. Cevat Hocaya yanaşıp, Ahmet Yorulmaz günlerinde kulaklarını çınlattığımızı söyledim: Ahmet Yorulmaz ve Cevat Çapan çağrılı oldukları bir Girit etkinliğinde bir araya gelmiştir. Değerli büyüğüm Ersin Taş ev eşi Servet Taş ile birlikte Girit’e beraber giderler. Orada edebiyatçı kimliğiyle yer alan rahmetli Ahmet Yorulmaz yapmış olduğu konuşmalarda isteğe göre Yunanca ve Giritçe’ye geçmesi salonda yoğun olarak alkışlanmasına sebep olur. Bu toplantılardan sonra veya Girit’i dolaşırken bol miktarda fotoğraf çekilecek, Cevat hoca birçoğunda yer alacaktır. Bu fotoğrafların hepsinde, yüzlerinde görülen ifadenin hep mutluluk olduğu kesindir.

Bu anıları kısaca konuştuktan sonra iki ödül alan son kitabını imzaladı. Uzun yıllar önce yapmış olduğu bir çeviri kitabını da Tüyap Kitap Fuarında imzalamıştı yine…

Cevat Çapan’ın gayet hafif(!) ve sade şiirleri zevkle okunuyor. Bunu sık söylerim; böyle yazmak için çok uzun yılların geçmesi gerekiyor. Artık ömrünün son dönemine geldiğini düşünen Cevat hoca kitabının adını Son duraktan Bir Önce olarak koymuş. Oysa bunu düşündüren hiçbir emare olmadığı gibi kendisini gayet dinç ve sağlıklı gördüm… Başımızdan eksik olmasın… Şiirleri de bu başlığa uygun olarak anıları sorgulayan, çoğu zaman kendi nostaljisini yaratan bir tatta devam ediyor… Uzaktan Yakına, Kıyılarda Mevsimler ve Ezberimde Rüzgârlar simli üç bölümden oluşan kitaplardaki şiirlerdi, özlem var, nostalji var, deniz var, eski gayrimüslim komşular var, bazı ufak tefek adetler var, Cevat hocanın çocukluğu, gençliği var…

Kitap 2017 yılında yayınlanmış, 2017 Erdal Öz Edebiyat ve 2017 Sedat Simavi Edebiyat ödüllerini kazanmış…

Taylan Köken 

31 Ağustos 2020 Pazartesi

aiolis...

BİLGE UMAR         

AİOLİS / ARAŞTIRMA / AKBANK / 1980 / 47 sayfa

Bilge Umar’ın arkeolojik gezi kitaplarının ilk serisini Akbank desteğiyle çıkarmıştır. Aiolis kitabı da Akbank’ın Bir Kültür Hizmeti olarak basılmış ve satışa çıkmıştır. Kitabın kapağını çevirinde Ak Yayınları Kültür Kitapları Serisi:3 ibaresini görmekteyiz. Bu ilişki o dönemde belli bir süre devam edecek ve Bilge Umar İnkılap Kitabevi’nden tüm antik bölgeleriyle ilgili gezi kitaplarını yayınlamış olacaktır. Bilge Umar hocanın o dönemde Profesör unvanını aldığını belirtelim.

Kitapta dikkat çekici bir durum da kent tanıtımlarında henüz adlar konusundaki varsayımsal tezlerini kullanmamış olmasıdır. Tüm gezi kitapları serisi yayınlandıktan sonra daha kapsamlı bir gezi kitapçığı her bölge için düşünülebilir.

Bu tür kitapların varlığı Türkiye tanıtımı için önemli bulmaktayız. Hatta bu antik dönem bölgelerini tanıtan gezi kitaplarının biraz daha bol fotoğraflı ve biraz daha popüler olmasının yanı sıra çift dilli olarak yayınlanmasında büyük fayda vardır.

Aiolis kitabındaki kentlerin tasniflemesini İzmir Çanakkale yolu üzerine tasniflemiş Bilge Umar. İzmir-Aliağa yolu çevresi kentleri olarak: Leukai, Neon Teikos, Foça, Kyme. Aliağa-Dikili yolu çevresi: Myrina, Gryneion, Elaia, Pitane, Atarneus, Kanai. Dikili-Edremit yolu çevresi: Karine, Thebe. Doğu Aiolis-Menemen-Muradiye yolu çevresi: Temnos ve Aigai kentlerinin bilgilerini aktarmıştır.

Bu ilk baskı da 14 kenti tanıtan Umar daha sonraki baskılarda sayıyı 23 kente çıkaracaktır. Bizce Aiollerin kurmuş olduğu tüm kentler ve önemli bir kolonizasyon adası olan Midilli’nin de kentleri ilave edilmeli. Bu sayının böylece 40 yakın olacağını düşünüyoruz.

Taylan Köken

27 Ağustos 2020 Perşembe

geç ortaçağ döneminde pamfilya, pisidya ve likya'nın tarihi ve coğrafyası...

BARBARA FLEMMING

GEÇ ORTAÇAĞ DÖNEMİ’NDE PAMFİLYA, PİSİDYA VE LİKYA’NIN TARİHİ VE COĞRAFYASI / ARAŞTIRMA / T.T.K. / 2018 / 246 sayfa 

Alman Barbara Fleming’in çalışmasının ön söz için verilen tarih 1963 yılı olması sebebiyle kitabın ilk yayının 1963’de yayınlandığını söylemek yanlış olmaz. Çevirmen Hüseyin Turan Bağçeci ve Prof. Dr. Abdurrahman Uzunaslan ile Prof. Dr. Mehmet Ali Çakmak kitabı inceleyerek yayına hazırlamışlardır.

Kitap altı ana başlıkla hazırlanmıştır: Anadolu Selçukluları Yönetiminde Güneybatı Anadolu, Moğollar Döneminde Güneybatı Anadolu, Beylikler Dönemi: Hamidoğulları, Teke İli, Restorasyon ve Nihai Fetih, İnceleme: Osmanlı Kaynaklarına Dair Notlar.

Yazar kitabın girişinde kitabın alanını şöyle belirlemektedir: Bu çalışma, Türkler tarafından fethedilmesinden itibaren kesin olarak Osmanlı İmparatorluğuna katılıncaya kadar Pamfilya, Pisidya ve Likya’nın antik coğrafyasının tarihini gösteren bir deneme niteliğindedir. Bu bölge için Antalya’nın kuzey kesimini yani Torosları ve arkasını da alan geniş bir sahadır. Yer yer çok zor bir coğrafyadır.

Kitapta birçok antik dönem ismi verilmektedir. Bazen bir yer için birkaç değişik isim de kullanıldığını görmekteyiz. Bol miktarda çalışma malzemesi veren bu etimolojik materyalin haricinde kitaptan bazı dikkat çekici notları aktarmak istiyorum:   

Diğer bütün kaynaklar gibi İbni Said de Türkleri haydut olarak ve hatta açıklamasında onları özellikli de Hristiyan çocuklarını çalarak köle tüccarlarına satan haydutlar olarak nitelendirilir. Sf.3

*

Sinop’un fethinden (Aralık 1214) itibaren “karanın ve her iki denizin efendisi” olarak anılan Selçuklu Sultanı… Sf.7

*

Birbirlerini gönülsüz olarak karşılıklı tanımalarına rağmen Selçuklu ve Karamanlılar arasındaki ilişkiler neredeyse devamlı düşmanca idi, bundan dolayı Selçuklu Sultanları zaten oldukça bağımsız olan çevrelerindeki beylerin bir dizisini de büyük ölçüde Selçuklu hanedanına sadık tutmuşlardır. Sf.44

*

Genel olarak, zor ulaşılabilir bölgeler, ormanlar ve dağlar Türkmenlerin yerleşim alanları olarak nitelendirilebilir. Sf.59

*

Mevlana Celaleddin Rumi (ölm. 1273), onun tarafından nakledilen hikmetli sözlerinde göçebe Türkleri genelde tamamen yıkıcı unsurlar olarak damgalayarak, tüm çağdaşları içinde en katı değerlendirmeyi yapmıştır. Bu anlamda on yıl sonra oğlu Sultan Veled, asi Türkmenlerin acımasız bir şekilde imha edilmesini istemiştir. Sf.61

*

Bir Türkmen(Tahtacılar) grubu ve bunların ve ayrıca bir başka Türkmen grubunun misafirlerine kızlarını, kadınlarını veya kız kardeşlerini bahşettiklerine dair bilgileri gibi özel bilgilere pek rastlanmamaktadır. Sf.62

*

Karamanlı birlikleri gücü hakkında El Makrizi’den bir fikir edinilebilir. 1277 yılı Mayıs ayında 20.000 atlı ve 30.000 zırhlı piyadeden bahsedilir. Sf.63

*

Germiyan Beyliğinde olduğu gibi, ya bu dervişlerin öğretilerini ve dini ilahilerini dikkatlice dinlemeyi ihmal etmişler ya da Mevlevilerin, göçebeliği küçümseme ve göçebelikten ikrah etmelerinde bir nefret unsuru olması gereken kendi Türk kökenli şeyhlerinin veya babalarının etkisi altında kalmışlardır. Sf.113

*

Kendisini sonradan zamanın mehdisi ilan eden ve son derece gayretli bir Müslüman olan Timurtaş, ilk başlarda Moğolların geleneksel düşmanları olan Karamanlılarla işbirliği de yaparak… (1314) sf.114

*

Antalya ve Kıbrıslı tüccarların ekseriyetle aradığı canlı bir ticaret trafiği oluştu. Bundan başka, Venedikliler, Cenevizliler ve Floransalılar burada Fransız bezi ticareti yaptılar ve karşılığında bal mumu, meşe palamudu, kitre ve şap satın aldılar. Şap 15 günlük bir yolculukla Kütahya’dan gelmekteydi. Sf.127

*

Antalya emirinin, Süleyman mührü denilen bir altı köşeli yıldızı(heksagram) amblem olarak kendi bayrağında kullanmıştır. Sf.139

*

Beş köşeli yıldız (pentagram) ve altı köşeli yıldız (heksagram), Doğu Akdeniz ülkelerinde eskiden beri, bilhassa Kıptiler ve Yahudiler aracılığıyla erken dönemde İslam’a giriş imkanı bulmuştur. Küçük Asya’daki Müslüman Türklerde de altı köşeli yıldız ve Süleyman’ın mührü oldukça yaygındır. Sf.140

Taylan Köken

24 Ağustos 2020 Pazartesi

antik yunan'da sanat ve mitoloji...


THOMAS H. CARPENTER           
ANTİK YUNAN’DA SANAT VE MİTOLOJİ/AŞATIRMA/HOMER/2016/264 sayfa

 
Türkiye’de arkeoloji üzerine düzenli yayın yapan üç tane yayınevi var. Bunlardan en az üreteni Homer Kitabevi. Beki birçok yayınevinin araştırma türünde yayınlamış olduğu arkeoloji kitapları bu yayınevini geçebilir. Ancak Homer genellikle seçkin kişilerin yapıtlarına yönlenmektedir. Bu konuda seçici oldukları kesin.
Carpenter’ın kitabı birkaç bölüm halinde Yunan vazolarının, kullanım kaplarının üzerindeki ve diğer seramik unsurlar üzerindeki mitolojik figürlerin, çizimlerin sanatsal değerlendirmesini, daha çok da tasnifini yapmış.
Hepimizin bildiği Batı’nın Yunan mitolojisi olarak tanımadığı destanların büyük bir çoğunluğu aslında Anadolu efsanesidir. Bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda kült olmuş, ancak adeta pazarlaması Grek sevdalısı Batı tarafından yapılmıştır. Ait olma duygusu, yüksek medeniyetlerin doğduğu yerlere olmalıdır. Hiçbir toplumun birilerine aidiyet duygusuyla bağlanmasına gerek yoktur aslında. Hemen hemen kuzey yarı küredeki her toplum, her medeniyet bir zamanlar altın dönemini yaşamış, sönükleşmesi geldiği zaman gerilemiştir. Geçmişin izini sürenler bilmelidir ki Anadolu yüksek uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Bir dönem de Hellen, Grek veya Yunan deyin ne derseniz deyin, onlar da Anadolu’yu işgal etmiş, bura halkı ile birlik olmuş ve bu ortak kültür üst bir medeniyet ortaya çıkarmıştır.
Bu kitabın konusu mitolojik destanların birer sanat olarak ürünlere yansımasının izini sürmektedir. Yunanlıların tanrı(?) ve kahramanlarına nasıl baktıklarını araştırmakta ve eski Yunan sanatçılarının mitosları nasıl ele aldığını inceleyen en kapsamlı çalışmalardan biridir.
Kitapta 370 illüstrasyon bulunmaktadır. Kitabı Türkçeye Bensen B.M. Ünlüoğlu kazanmıştır. Kitabın ana başlıklarıysa şu şekilde:
Hephaistos’un Dönüşü Troilos ve Akhilleus – Tanrı Betimleri – Olymposlular’ın Egemenliği –Perseus, Bellerophontes – Herakles – Theseus – Argonautlar; Klydon Domuz Avı – Troia Savaşı – Savaşın Sonuçları

Taylan Köken