6 Mayıs 2013 Pazartesi

ay gözetleme komitesi...


MAHİR ÖZTAŞ
AY GÖZETLEME KOMİTESİ / ÖYKÜ / YKY / 2002 / 141 sayfa

Ay Gözetleme Komitesi ilk olarak 1987 yılında Çizgi Yayınları tarafından basılmıştır. 1988 yılında Sait Faik Hikaye Armağanını kazanmıştır. Mahir Öztaş’ın ilk düzyazı edebiyat ürünüdür. Öyküleri Balkonda, Ay Gözetleme Komitesi, Bütün Saatlerde Gün Batımı, Geçen Yaz Hüzünle, La Machine Infernale ve Yolun Vahşi Kıyısı adlarından oluşmaktadır.
Kitaptan notlarla devam edelim:
Balkonda öyküsünde iki edebiyat adamının yazın üzerine konuşması. Opera kavramını irdeleyen bir öykü.
Ay Gözetleme Komitesi öyküsünde Ramazan ayının doğru başlamasını tespit için bazı ülkelerde kurulan ve din ulemalarından oluşan komitedir. Din’in, İslam’ın, Çöl’ün yaşamımızı, evlerimizi nasıl etkilediğine dair bir hikaye…
Bütün Saatlerde Gün Batımı öyküsünde iki arkadaş –biri genç yazar- yaşlı bir yazarı ziyaret ederler. Yaşlı, münzevi yazar onlara gezilerinin hikayesini anlatır. Aslında oralara hiç gitmemiştir. Gezi, yolculuk, zaman ve yazarlık üzerine bir öykü…
Geçen Yaz Hüzünle öyküsünde yazar ve arkadaşı, kadınlar ile ilişki üzerine tartışır. Yazar geride bırakılmış bir yaz mevsiminden yaşananlardan örnekler vererek konuyu açar.
Yolun Vahşi Kıyısı öyküsü kitabın hem en uzun öyküsü, hem de şah öyküsüdür. Naz bir genç kadındır. Onun ilk sevgilisi Mete ve sonra hayatına giren ikinci erkek Taner. Yazar tüm ilişkilerin şahidi, hakimi ve kaçkını… Naz’a olan tutkusu; ona ulaşmaya çalışan başka bir erkeğin çırpınışı…

Her şey anımsadığımız kadarıyla var sf:19
*
“Seni tanıdıktan sonra kendimi yolun vahşi kıyısında buluyorum. Her türlü değerin, alçalmanın, ölümün ve aşkın iç içe girdiği bir kıyıda. Ne öyküden vazgeçebiliyorum, ne de senden. Yazdıkça seni yitiriyorum, daha çok özlüyor ve sonsuza dek görememek düşüncesinden ürküyorum. Seni sevdiğimi söylemek istiyorum, bu denli yalın, sözlerden bıktım, ama ya düşlerde olduğu gibi sesim hiç çıkmıyor ya da haykırıyorum yazının o dilsiz yüreğiyle, sesim yolun vahşi kıyısının o cehennemi gürültüsü içinde kaynayıp gidiyor.” Sf:73
*
Bir kadının arzu ve düşlerinin sınırlarını kim bilebilir? Bu sınırları sözcüklerle anlatmaya çalışmak sonuçsuz bir çaba. Erkekler bir kadının düşleminde doğup ölen tanrılar gibidir. Sf:130
*
Tuhaf olan, geçmişle ilgili anımsadıklarım, neredeyse bir tek bu yazıyla sınırlı, onun dışında her şey neredeyse belleğimden silinip gitmiş. Sf:133
         
Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder