12 Mayıs 2013 Pazar

uzun bir adam...


İLHAN BERK
UZUN BİR ADAM / ANI / YKY/ 1997 / 99 sayfa

Yazko yayınlarında 1982 yılında ilk basımı yapılan kitabı, YKY 1993 yılında tekrar basmış. Benim elimdeki kitap ise 1997 yılı üçüncü basımı.
Yazarlığının, şairliğinin her ürününü sevdiğim İlhan Berk’in ailesiyle çocukluk döneminde yaşamış olduklarını aktardığı kısa bir kitap. Uzun yıllar yaşamış olan “Uzun bir adam”ın hayatının çok kısa bir dönemini (bence sadece bu bölümleri aktarmak istemiştir) izlemekteyiz. Özellikle kardeşlerini, tüm yalınlığıyla aktarmasıysa dikkat çekici.
Kitaptan notlar serbest alınmıştır:

Bir Fotoğraf
Yedi kardeşin fotoğrafı;
Saniye, Hesna, Huriye
Tevfik, Hüseyin, Halil İbrahim ve İlhan
 1922 yılında bir yaz günü…

İlhan Berk
Ne zaman, hangi şartlarda doğmuş bilmiyor.
Çocukluğum olmadı benim” diyor…
Sebep: Babasının ortada olmaması…

Manisa yanıyor;
İlhan ve ailesi dağlara kaçıyor.
Asker düşmanla cenk halinde…
İlhan beş yaşında,
İlk silah sesini
İlk topu,
İlk uçağı
İşte o zaman görür…
Yangın sonrası Manisa’ya inince
Bir Rum evine sığınırlar:
Ev, ev değil İlhan’ın gözünde
Bir mahalledir

İlhan’ın tek dünyası annesidir.
O dünyanın en güzelidir.
Sessiz, anlatmayan bu anne
Tüm eski kadınlar gibi
Sevgisini bakışlarında,
Çilesini yüreğinde taşır…

Bodur, esmer bir adam olan baba
İlhan’ın anasında yedi çocuk
Ve bir o kadar da ikinci eşinden yapar.
Çirkindir, ama zamparadır.
İşletmecidir, tüccardır ve muakıptır.
O da çok konuşmaz anası gibi
Ve bayramdan bayrama gelir çocuklarını görmeye
Tezvir Veli lakabı ise İlhan’ı çok utandırmıştır…

Manisa’dan İzmir’e iki haylaz arkadaş
Bisiklete bindikleri gibi
Denizi görmeye kaçarlar…

Hüseyin abisi için şiir:
Uzun biri ve tabancasıyla gider gittiği yere ve
Her sabah atı bağlanır
Ve dip odalı evler gibi sinirli gergin ve karanlık
Tevfik abisi için şiir:
Ve korkunç birinci mevki kokan ikincisi
(bir morina balığı gibi tembel ve cepaynaydı

Halil İbrahim abisi için şiir:
Ve yıkık ve ezik olan üçüncüsü –kulağının
Arkasında bir cigarayla dolaşır ve
Mendilinde kenar süsleri

İlhan’ın çocukluğu hiç olmamış
Çünkü, sapandan gayri oyuncağı olmamış
İlahi İlhan, çocukluğun yaramazmış
Kuşların ahını taşımışsın sırtında…

Ortaçağ kentlerine benzetiyorum çocukluğumu
Bitmek bilmez bir kül yığını   
Bitmek, tükenmez caddeler, evler, dükkanlar
İnsanlar, bitkiler, hayvanlar
Ve hiç eksilmeyecekmiş gibi duran gök…

Huriye ablası bir deli:
Uzun saçları var, uzun yüzü var
Söyleyecek çok sözü var…
Çocukluğunun bu çıplak sırdaşı
Manisa yangınında saçlarında tutuşarak ölür.
Yıkıldım ölüme, yıkıldım çocukluğumun bitişine…

Saniye ablası demek:
Yazları Salihli’ye annemle gidip
Ablamın evlerinde kalmak demektir.
Zengin eniştem sevdiğim bir insandı…
Annem, abim, eniştem öldüğünde
Bir daha ölüm kelimesini ağzıma almadım.
Ölüm benim için sıradan bir kelime oldu…

Şadiye yengesi en sevdiği yengesidir,
Hüseyin abisinin ikinci eşidir.
Onyedisinde almış getirmiş annesi
Oğlunun koynuna koymuştur tazeyi.
İşte İlhan’ın yeniyetmeliği
Bu yengenin yamacında geçer.
İlk yenge ise Girit’lidir:
Abim onu genelevden kaldırmıştı
Annem bu yüzden abimi bıraksın diye
Her şeyi yapmıştı
Ve son başarıysa Şadiye yengedir.

Çıraklık yılları, abisiyle
Manisa tren istasyonunda
Dondurma satmalarıyla başlar,
Sonra ciğercide devam eder.
Ciğercinin tezgahından parayı
Hacimento edince çıraklık da biter…
Sonra ayakkabı imalathanesi
Ve dişçide süren uzun çıraklık.
Dişçinin annesi çok titizdir
Ve İlhan’a düzeni ve temizliği öğretir.

İnsanın kendisi olmasının koşulu,
Kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir.
                                         Nietzsche

Bir gençlik fotoğrafında İlhan var;
Ortadan ayrılmış saçlarıyla, delikanlı
Bir de Edibe var, güzeller güzeli Edibe
Kırşehir’de, o sürgün yerinde…

Hüseyin abisinin gündüz kahve
Gece meyhane olarak işlettiği mekana
Yengesiyle beraber imal ettiği rakıları taşır
Tekel çıkıncaya kadar
Sonra ve elini İstanbul…

Halil İbrahim abisi
Hüseyin abisinin fedaisidir:
Sürekli birilerini yaralar
Sonra hapse düşerdi…
İlhan ve annesi her seferinde
Yeni cezaevine yatak taşır…

Dervişali mahallesindeki evde
İlhan hem ilkokulu,
Hem de ortaokulu bitirir.
İlk şiirlerini yazar
Ve başka şairleri tanır:
Büyümüştür artık,
Hiç korkmaz artık
Yeniyetmeliğinde tanıştığı yazarlardan…


İlhan, uzun bir adam
İçine kapanık
Ve hep yazmaya koşullanmış.
Bu yüzden dersleri dinlemez;
Dersler onun düşünme yeridir
Ne yazacağım diye düşünür…
Sonra öğretmenlik yılları;
Derslik yerine, dışarıda göğe bakan
Bir uzun öğretmen ve çocukları
Artık bu yıllarda her şey
Daha anlamlı, daha somut
Artık ne yaptığını bilen
Bir uzun adamdır…

İlhan bu dünyanın dışında yaşar
Sözcüklerin arasındadır artık hep.
O yıllardan kalan son hatıra ise
1943 yılı Giresun’da verilmiş
Çok yapraklı bir nüfus cüzdanı…

Öğrene öğrene ihtiyarlıyorum.
                                         Solon

Dünyanın en iyi ayakkabılarını İlhan giyer
En iyi boyunbağını da takar ve
Özenle seçilmiştir gömlekler
Ve çok önemlidir…

Tanrı tanımaz bir adam İlhan
Ama bu bir seçim değil,
Bir karşı koyuş değil;
İhtiyaç duyulmayan bir evde
Sözünün anılmadığı bir evde
Doğal olarak oluşan
Bir Tanrı tanımazlık…
Zaten Tanrı çoğunluğun ihtiyacından doğmamıştır?

İlhan birçok şeyi sever:
Galata’yı ve Süryanileri (uzun yüzlü Süryanileri)
İsa’yı, mavi gözlü çocuk İsa’yı
(ki havarileri hep balıkçıdır ve sepet örerler)
Çocukları (ki hep elimden tutmuşlardır
Ve bana dillerini öğretmişlerdir)
Susaatlerini, kalemleri
(çünkü yeryüzünün en eski bulmalarıdır)
Y harfini (ki Latin alfabesinin en erotik harfi)
Homeros ve Borges’i
(ki dünyanın iki ünlü körüdür
Ve onların gördüğünü daha kimse görmemiştir)
Haendel’i (ki denize çıkan sokaklara benzer
Ve çocukken martı olmak istemiştir)
Ve de deniz kırlangıçlarını
(ki yere en yakın uçarlar)
Ve de virgül’ü
Ve de…

Yemek yapmak
Yemek yemek
En önemlisi yemeği seçmek!
Uzun bir adam
Uzun mu uzun yaşamında
Yiyecekleri çok iyi seçer…
Seçmiştir…

Bir ölüm.
Halil İbrahim abisi
Bir otel odasında
Ölü bulunur…

İlhan için ölüm
Bir sözcükten öteye gitmemiştir.
Onda ihtiyarlık düşüncesi var olmadı.
Ne kendi ölümünü düşünmüş
Ne de başkalarının mezarlarını bilmiş,
Kısaca, ölümü hep yadsımıştır…

İlhan isimli bu uzun adam
Yazmak ile var olmuştur;
Yazmak, yaşamın yerini almıştır…
Yalnız yazmak acı verir…
Tek mutlu olduğu,
Deliler gibi sevindiği
Aşkı bulduğu şey;
Resim yapmaktır…

Son kısım yine poetika’ya:
Tüm kitapları, hatta bazı seçilmiş şiirler
Kitabın son bölümünde
Tek sıra halinde yürürler
Bir bayram yürüyüşü gibi…
Şiir için tek düşüncesi vardır
Bir uçbeyi olarak tek ideali:
Gözü hep tehlikeli sınırlardadır
Ve şiir için son nokta yoktur…

Böyle görüyorum kendimi,
bir yazıya vurmuş,
bir yazı olmuş beni.
    
Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder