10 Şubat 2014 Pazartesi

tepebaşı bahçesi...

Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu kitabının üçüncü denemesi Tepebaşı Bahçesi’dir.
Deneme üstadımız bu kişisel tarihi kitabında devrin üç büyük edebi üstadını anarak başlar yazısına:

Yakup Kadri, Refik Halid, Abdülhak Şinasi kışın Lebon’da iseler, yazın da Tepebaşı Bahçesi’nin “bayağı ve aşağılık havası” ile ciğerlerini eğlendirmeye çalışırlar.
Tepebaşı Bahçesi’nin yerinde, geçen yüzyılda büyük bir mezarlık vardır. Kasımpaşa’ya inen bayır, selviler ve mezar taşlarıyla kaplıdır. Taşların arası otlarla dolu olduğu için burada günün her saatinde koyun, keçi, ineklerin otladığı görülür. Mahalle karıları da çamaşırlarını serer, kurutur.   Sf:59
parantez-1:
Şimdi www.tiyatromuzesi.org adresinden “Yüz Yıllık Efsane ‘Tepebaşı Dram Tiyatrosu’ yazısından bir bölümü buraya aktaralım:

YÜZ YILLIK EFSANE “TEPEBAŞI DRAM TİYATROSU”


Tepebaşı Dram Tiyatrosu, tiyatro tarihimizde efsane haline gelmiş, yeri hiçbir zaman doldurulamamış, yapıldığı günden itibaren yerli ve yabancı pek çok sanat gösterisinin uzun yıllar İstanbul'daki en gözde mekânı olmuştur. Sarah Bernhart'tan Comédie- Française'e, Darülbedayi'den Şehir Tiyatrosu'na, Şehir Operası'ndan Devlet Tiyatrosu'na, özel gecelere kadar pek çok tiyatro, müzik, konser ve gösteriye kapılarını açmıştır. İstanbul'un gelmiş geçmiş tüm belediye başkanları tarafından hep tarihi bir miras olarak tanımlanmış ama çoğu tarafından bir rant tepesi olarak görülmüştür. Yandıktan (ya da yakıldıktan) sonra yerine aynı şekliyle yapılması için yetkili makamlarca hep söz verilmiş hatta yarışmalar bile açılmış ancak hiçbir zaman bu sözler tutulmadığı gibi yerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendisi için "heyulâ" gibi bir bina yaptırmış, daha sonra bu binayı borcu karşılığında TRT'ye satmış ve ne yazık ki Tepebaşı Dram Tiyatrosu da hatıralarda kalmıştır.

Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder