1 Eylül 2025 Pazartesi

abdülhamit devrinde sansür...

 

CEVDET KUDRET

ABDÜLHAMİT DEVRİNDE SANSÜR / ARAŞTIRMA / MİLLİYET / 1977 / 128 sayfa

 

Cevdet Kudret, Türk Yazını üzerine değerli bir külliyat oluşturacak kadar eser üretmiş, çalışkan bir yazarımızdır. Bu kadar edebiyat üzerine düşünüp, yazınca elbet konu bir gün sansüre gelecekti. Üstat bu konuyu da ıskalamamış ve özellikle kitabın sonuna eklediği Basın Nizamnameleri bu çalışmasını hayli kıymetli hale getirmektedir.

 

Cevdet Kudret, sansür konusuna şu cümleyle giriş yapar: “Türkiye’de basın üzerinde baskı ve sansür denince akla hemen Abdülhamit devri gelir” s.5

Sultanı sevenler ise 33 yıllık istibdat döneminde hemen hemen her il merkezinde basın şubesinin kurulduğunu, kitap, gazete ve dergi yayınlarında azalma değil çok fazla artış olduğunu dile getirirler. Dönemin edebiyat üreten, yani siyasi, ekonomik bir yazı değil, roman ve öykü yazanlar bile bu dönemde yazdıklarının yarıdan fazlası sansürden geçmediği için artık yazmaz olmuştur. Sansür kurulları işsiz kalınca görevlerine son vermesinler diye bu sefer de saraya jurnal üretmekteydiler. Bugünün Abdülhamit severleri ise jurnalciliğini; devletin bekası için bir zorunluluk olarak naif bir hoşgörü ile yaklaşmaktadır…

Sultan, 1876-1909 yılları arasındaki 33 yıllık istibdat yönetimi ile tarihe geçmiştir. Oysa bu dönemden önce, Osmanlı Yönetimi sansür konusunda çok yol kat etmiştir. Abdülhamit almış olduğu sansür mirasının üzerine koyarak ilerlemiş, akla gelmeyecek yeni yöntemler ve baskılarla dozajı o kadar arttırmıştır ki tüm başarısızlığına rağmen tahtta kalmayı başarmış bir padişahtır.

 Abdülhamit tahta çıkışının dördüncü ayında yayınlanan “Kanun-i Esasi” maddelerini bahane göstererek meclisi fesih etmiş ve tüm yetkileri üzerine almıştır. Vekiller Heyeti’nin 2 Ocak 1877 günü çıkarmış olduğu kanunnamenin 6. maddesine göre:

“Askeri hükümet, gerekli görülen kişilerin gece ve gündüz evlerini aramağa; şüpheli ve sabıkalı güruhundan olup hükümetçe tutuklananları, sıkıyönetim altına alınan yerde konutları olmayan kişileri başka bir yere uzaklaştırmağa; … zihinleri karıştıracak yayın yapan gazeteleri hemen kapamağa ve her türlü cemiyetleri (toplantılar, kurullar, dernekler) yasaklamağa yetkilidir.” s.17

Baskı mekanizmasının ilk kurbanlarından biri, olacakları önceden sezen Teodor Kasap Efendi olmuştur. Gazetelerin birçoğunun övdüğü Kanun-i Esasi maddelerini eleştirmiş, İstikbal adındaki gazetesinde; “halka hak verilmez, hak alınır” düşüncesini yazdığı yazının ardından, Hayal adındaki ünlü mizah dergisindeki karikatürünün yayınlanmasından sonra üç yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir. s.17-18

Dönemin baskısına, yalnız dergi ve gazeteler maruz kalmaz. Ülkemizde basılan kitapların tetkiki yanında yabancı basından gelen kitapların ülkeye girişi de sıkı tedbirlere bağlanmıştı: Abdülhamit Döneminin meşhur Matbaalar Nizamnamesi uzun süre(1888 yılına kadar) yürürlükte kalmış, kitapların denetleme işi ise “Meclis-i Maarif”ten alınıp, yine Maarif Nezareti’ne bağlı “Encümen-i Teftiş ve Muayene” kuruluna devredilerek daha sistemli bir hale getirilmiştir. Bu kurulun görevleri arasında:

“Türkiye’ye girecek yabancı basının içeriğinin sakıncalı olup olmadığının gümrük ve postahanelerdeki özel(!) memurlar tarafından kestirilemeyen kitap ve sâirenin incelenmesi” yer almaktadır. s.20

 

Abdülhamit döneminde sadece iç basın değil dış basın da sıkı sansür tedbirlerine tabiidir. Kendi hakkında yazılan övgülerin haricinde ülkenin problemlerini ortaya koyan hiçbir basılı eser piyasaya sürülemezken, yabancı basının ürettiği eserler elini kolunu sallayarak ülkemize giremezdi elbette. Basını kontrol eden müdür konumunda bulunan Hüseyin Cahit Yalçın’ın postane müdürlüklerine “gizlidir” kaydıyla göndermiş olduğu bir “emirname” genel konumuz hakkında bazı ibretlik maddeleri içermektedir.   

 

1. Postalar açıldığı zaman şüpheli görünen mektup ve paketlere el konulup hemen saraya gönderilecektir.

2. Beyoğlu ve Galata postahanelerine, mektuplarını almak üzere sık sık gelen kişilerin şekillerini saptamak yararlıdır.

4. Post-restant olarak gelen mektuplar ve başka eşya birinci derecede şüphe çekici göründüğünden, bunları alacak olanlar Türkiye uyruklu ise ve gerekirse kendilerine teslim edilmemeli.

6. Üzerlerinde özellikle durulmak üzere adları evvelce bildirilen yüksek memurlar adına gelen mektuplar ayrıcalıksız Mâbeyin’e gönderilmelidir.

7. Yabancı memleketlerden gelen yolcuların İstanbul ahalisinden ve zararlı fikir sahiplerinden bazı kişiler adına mektup, paket, kitap v.b. getirmelerine meydan verilmemek üzere iskelelerde sıkı tedbirler alınmalıdır. s.32.

 

Sadece yukarıdaki maddeler dönemin şartlarını göstermesi açısından ibret vericidir. Cevdet Kudret, kitabın ilerleyen bölümlerinde yasaklanan kelimeler ve yasaklaya yasaklaya yazarların yazacak kelime bulamamaktan artık yazmaktan vazgeçtiklerini, dönemin üretemeyen yazarlarının anıları üzerinden aktarmaktır.  

 

 Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder