ece ayhan
hoşça kal / mektup / yky / 2004 / 188 sayfa
hoşça kal ece ayhan’dan ilhan berk’e mektuplar kitabı. ece ayhan dostu, arkadaşı ve yoldaşı ilhan berk’e mektuplarında açıyor kendini. yazından çok, özel serzenişler, kişisel yargılar ve saydırmalar var mektuplarda. ilk mektup 7 ocak 1969, son mektup 18 aralık 1990 yılında gönderilmiş. bunlar seçilenler. ece ayhan 21 yıllık seçkide, hep benzer sıkıntıları yaşamış. genel mektup seçkisinde bu açık seçikken, altını çizdiğim satırlarda aynı sıkıntılar görülmeyebilir.
adalara, gemilerin binde bir uğradığı, insan ayağının binde bir bastığı adalara benzer ece ayhan.
aslında kapıları ardına kadar açık biridir o: beşiktaşlı kuşçular, kantocu peruz’lar, orta ikiden ayrılan çocuklar, mor külhaniler, pantolonları kostak delikanlılar, devlet derslerinde öldürülmüş öğrenciler, kendi kendisinin terzisi kamburlar, zumlun çocuk yurtları, fakir kuşlar, yeniyetmeler en yakın arkadaşları değil midir? sf:5 ilhan berk
hoş çakal, hoş tilki. arkadaşlıklar. sf:7
ben yine bildiğin gibi yalnızca ‘insanlarla’ görüşüyor ve konuşuyorum; kesinkes. sf:17
sen bodrum’a gideli ömrüm ortaköy’le büyükada arasında geçti diyebilirim. büyükada’da, yani eski adıyla kızıl ada, senin evliya çelebi’de ‘üsküdar’a yakındır’ diyedir geçiyor… sf:19
sıfır her anlamıyla çoktan tükenmişti zaten. oğlum ege’yi ankara’ya gönderince ver elini ister istemez köy, annemin yanı, bir oda. sf.25
insan kendisine çarpanları yansıtabiliyor. sf:32
benim de yanlışlarım olmuş geçmişte, sözgelimi hiçbir önlem almamışım her konuda. sf:33
bulabildiğin “aykırı dallar” var mı? eskide, yenide. o kadar az kitabım var ki benim; açılamıyorum. sf:55
akşam eve dönünce düşündüm bir; kurulda profesörler var bir kez (berke vardar gibi, tahsin yücel gibi), iki de yazar var (salah birsel, sami karaören gibi) bunların (…, …, …,…) yaratıklarından farkı olamaz dedim kendi kendime. ali de ‘güvenme’ demişti bunlara ‘vurdumduymaz görünmeye alışkındırlar’. sf:57
enis “verenler de alanlar da dörtbaşı ‘laik’tirler, sana vermezler” demişti bana. sf.60
ferman okunur ve ‘intihar’ sözcüğü yürürlüğe girer; daha önceki osmanlıca sözlüklerde bu sözcüğü hiç arama, çünkü yok! bence, toplum devlet ya da devlet toplum ikiliği gerçekte tanzimat’la başlıyor. sf:64
‘hurde nakış’mış ‘minyatür’ün karşılığı. sf:66
20-30 yıldır içimde (karşılıklarını bulamadığımdan) sakladığım sorular var. sf:68
kışa bir kitap daha hazırlarım diyorum, parasızlık bir yana, her bir şey iyi gidiyor nedense. evet, nedense. sf:106
belli bir dönem mektuplarında ilhan berk’e de kızar ece ayhan. kavgacıdır. ama gerçek dostluklar kolay yıkılmaz, yıkılmamalıdır.
sana bu mektubu öyle bir aceleyle filan yazmadım; iki üç kez okudum mektubunu, değer yargılarının çoğunu doğru bulmadım ben, sağlam ama kıytırı boktan şeylerdir bunlar. dikkat et, sarışınlaşıyorsun, sarılıkla başlar her şey önce. sarılık olmaktan çekineceksin.
yukardan yukardan konuşuyorum sanma sakın, boyumu bilirim ben. ama unutma ki şiirler yazılırken, kentler de geceleri, genişler. sf:114
atheke’nin yardımıyla epeios yapar tahta atı, troya.
asfodel çayı troya çevresinde.
tahta attan, atın içinden ağlıyarak inmek isteyen kim? sf:120
sıkışıklıktan sıkılan bir savaşçı…
“edirne bizde mi?” sultan öküz reşat demiş derler bunu. sf:124
hiçbir kaygım yok, canım da sıkılmıyor hiç. kısacası iyiyim diyeceğim; yutulmaz bir lokmayım ve yenilmez. geçmişte belki sana yazmış olabilirim; benimle başa çıkılamaz çünkü sapına dek haklıyım! sf:158
yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış derler (cemal bana yine ‘yahudi’ diyor, kendisine de kürt, ben de sana; sen olsan olsan benim gözümde ya hititli olursun ya mezopotamyalı.) sf:172
kimi kavramlar biraz yükleminden arındırılsın için ‘ideoloji’ sözcüğü yerine ‘işletilen yürürlük’ sözcüğünü kullandım. sf:181
taylan köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder