11 Temmuz 2011 Pazartesi

ipek böceği cinayeti...


solmaz kâmuran
ipek böceği cinayeti / yaşam / sel yay./ 1998 / 144 sayfa

solmaz kâmuran kocası çetin altan’ın yaşamını resimler eşliğinde bize aktarıyor.
sel yayınlarının temel taşlar serisinin altıncı kitabıdır, ipek böceği cinayeti…

“sevilmeyen insanlar beğenilmek isterler, hele de anneleri tarafından
sevilmemiş çocuklar yazıyla fala uğraşırlar…” sf.29

“dünyadan ayrılan gazi’ye ‘ebedi şef’ ünvanı verilmişti, ismet paşa’ya da
‘milli şef’… türkiye’nin nüfusu on beş milyondu, istanbul’un nüfusu ise altı
yüz bini ya geçiyor, ya geçmiyordu…
karaköy’deki kadıköy iskelesinden kalkan vapurlara parfümlü şık hanımlarla, fötr şapkalı                şık beyler
binerlerdi. sigara içişleri, ayak ayak üstüne atışları, birbirleri ile selamlaşmaları                              sinemalardaki gibiydi…” sf.35

çetin altan da fıkra yazamaya başlar “yeni ulus”ta. çok sert ve keskindir yazıları. bir gün,                ecevit’in kayınpederi namık zeki ona şöyle der:
-          diyorum ki çetin, hiç olmazsa dört kişi bırak…
-          afedersiniz beyefendi anlayamadım…
-          tabutunu taşırlar oğlum… sf:66

taş köşesi ile ünlenen çetin altan milliyet’e geçer. dp’nin şiddetini arttırdığı
yıllarda 28 nisan olayları da patlak vermiş ve taş köşesi şu şekilde çıkmıştı:
-          bugün canım yazı yazmak istemiyor…
bu tek satırlık yazı, uzun yıllar türk basınında yankılanıp, unutulmayacaktır. sf.70

“yaşamımı havaya savurdum ama, bu arada bir şeyi de öğrendim, canım yandığı zaman
bağırmamayı…“ aragon sf.78

“demokrasi çoğunluk rejimi olduğu kadar, azınlığın teminatı rejimidir.” sf.80

“ben, şimdiden memleket meselelerini kendi cep boyları kadar düşünenlerin yüzlerine projektör tutarak,
yarın mezarıma tükürülmesini önlemek isteyenlerdenim.” sf.81

“bu kadar uğraşılmaz yazarlarla. türkiye’de parlamento bir yazarla bu kadar uğraşırsa, o yazar
parlamento kadar büyür.” sf.102

çetin altan hayatı boyunca büyük bedeller ödemiş ve bir çok sivri türk yazarı gibi, onun da ömrü
mahkeme kapılarında geçmiştir. o bu durumu şu benzetme ile özetler:
“nihayet, sakladığım en büyük sırrı çözmüşlerdi.
ben aslında ipekböceğini kozasının içindeyken öldürmüştüm.
başka türlü kumaş dokunamıyordu, ne yapayım…” sf.104

taylan köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder