30 Temmuz 2011 Cumartesi

bir hayat...

bak bir hayat kayıyor sevgilim... çabuk içinden bir trend tut! met-üst

taylan köken

29 Temmuz 2011 Cuma

yanımdasın...

yanımdayken bile sana doyamazken, nasıl anlatılır ki sensizlik? sunay akın

taylan köken

28 Temmuz 2011 Perşembe

dönmem...

ne zaman bu şehirden kaçıp gitme isteği gelse, bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum. gidersem dönmem çünkü biliyorum... cemal süreya

taylan köken

27 Temmuz 2011 Çarşamba

profil...


seferis
profil / şiir / yky / 2001 / 232 sayfa

seferis yunan edebiyatının en önemli ozanlarındandır. cevat çapan hocamızın onun kitaplarından yaptığı seçkiler ile ozanın edebi kişiliğini ve yazın hakkındaki düşüncelerini bize aktarıyor.
seferis’in bizden biri olması (izmir doğumlu) onu türk yazınına da yakın kılar. “çağdaş yunanistan’ın bu bölgede doğup büyüyen tek büyük şairidir seferis. bu yüzden anadolu bozgunu, hayatı boyunca sanatını etkileyen önemli bir yaşantı olmuş onun için. “ sf:8  bir çok yazarımızı ve şairimizi etkiler. onun 1963 yılında almış olduğu nobel edebiyat ödülü ise, dünya yazınındaki yerinin göstergesidir. önemli bir yazın adamı olan seferis’in kitabından almış olduğum alıntılar aşağıdadır.

26 Temmuz 2011 Salı

algılama...

okuma yazma bilenlerden ziyade, görüp algılayanlara ihtiyaç var artık! met-üst

taylan köken 

24 Temmuz 2011 Pazar

23 Temmuz 2011 Cumartesi

iyisin iyi...

bazen insan "ben iyiyim" dediğinde, gözlerinin içine bakıp "iyi değilsin biliyorum" diyecek birine çok ihtiyaç duyar. can dündar

taylan köken

21 Temmuz 2011 Perşembe

siyah beyaz...

siyah beyaz
vüs’at  o. bener / öykü / iletişim yay. / 2001 / 106 Sayfa
vüs’at o. bener öykücülüğünün duru örneklerinden birisidir, bu kitap. onun fazla ayrıntılı betimlemelerden kaçarak, yaşamımızdaki belli anların, aynı sade kurgu içinde değerlendirmesi onun öykücülüğünün öznelliğidir. hem kendi yaşamından, hem de yurdumuz insanından satırlarına aktarmış olduğu olaylar, öncelikle kurgusu ile insanı cezp ediyor. bu en azından benim için böyle.
17 öyküden (bir çoğu kısa) oluşan siyah beyaz kitabı vüs’at o. bener okuyucusu için etkileyici bir yazarın kilometre taşlarından biridir.
unutmuş olmalıyım öfkeyi. sf.8
anlatmayacağım sorgulamayı. kan beynime sıçramıyor artık. güldürünün, hele ki güldürünün – bir anlamlı düzeyi olmalı. zırva nasıl savunulur? yaşdaşım yargıcı sevgiyle anıyorum yine de. sağsa kulakları çınlasın, öldüyse gani gani rahmet dilerim, inanmayı içime sindiremediğim tanrı’dan! sf.50
nisan göğü bulutlu. içimi yıkasa, arıtsa inceden yağmur. durakladım, üç ay önce selamlamayı tasarladığım atatürk heykelinin önünde. saygı duruşuna geçtim, gelip geçenlere aldırmadan. sf.51
yapar anan orospu mantısı. içkisinden belli olur erkeğin hası. sf.55
“ne yapıyorsun, sınav yarın cebirden.” “kuşlar, kuşlar daha önemli. merak etme hazırım ben.” sf.70
tut ellerimi, sakınma… sf.81
yıkamamışsın içindeki duvarları? sf.81
yazmam buyruldu, yazıyorum, onun haberi yok. bu da mı yazgı? sf.92
güven özünde zayıftır zaten, yıkılıverir. sf.99
oysa, bilinenlerin sır sayılamayacağını düşünebilseydiler, sır burgacında boğulmazdılar… sf.106  
taylan köken

20 Temmuz 2011 Çarşamba

beyaz bembeyaz...

hayatı plaza ile plazma arasında geçen yaratığa beyaz yakalı denir...

taylan köken

19 Temmuz 2011 Salı

yeni defterler...


ece ayhan
yeni defterler / günce anı / tan / 1984 / 135 sayfa

defterler kitabının daha genişleştirilmiş hali. hem içinde ‘defterler’ kitabı da var.

mayakovski’nin yalnız kadınlar için kullandığı bir sesi varmış. doğru mu? doğrudur. sf:20

hüzün mü kokuyor acaba?

zekanın da, insan zihninin de ilerlemesinin bir göstergesi değil mi şiir? sf:56

ben dişlerimi gereğinden çok sıktım. geç konuşuyorum. geç konuşanlar! ey geç (vakit) konuşanlar! sf:57

bir şiirin, bir düşüncenin boyutlar kazanması, öyle ilerlemesi, aklı yorar, zorlar onu. bir kez 10 aldı türkçe’den; öğretmenin yerine tarihçi geldiğindendir o da. sf:71

eşitlik olmadan değişim; ortak bir ölçü ile ölçülebilirlik olmadan da eşitlik olamaz.
aristoteles. sf:76

 sahici bir atın, bir sabah uyanıldığında, önünde tahta bir troya  kenti! sf:86

taylan köken

18 Temmuz 2011 Pazartesi

sarhoş...

sarhoşken söylenen daha önceden düşünülmüştür. flaman atasözü

taylan köken 

17 Temmuz 2011 Pazar

hoşça kal...

ece ayhan
hoşça kal / mektup / yky / 2004 / 188 sayfa

hoşça kal ece ayhan’dan ilhan berk’e mektuplar kitabı. ece ayhan dostu, arkadaşı ve yoldaşı ilhan berk’e mektuplarında açıyor kendini. yazından çok, özel serzenişler, kişisel yargılar ve saydırmalar var mektuplarda. ilk mektup 7 ocak 1969, son mektup 18 aralık 1990 yılında gönderilmiş. bunlar seçilenler. ece ayhan 21 yıllık seçkide, hep benzer sıkıntıları yaşamış. genel mektup seçkisinde bu açık seçikken, altını çizdiğim satırlarda aynı sıkıntılar görülmeyebilir.

adalara, gemilerin binde bir uğradığı, insan ayağının binde bir bastığı adalara benzer ece ayhan.
aslında kapıları ardına kadar açık biridir o: beşiktaşlı kuşçular, kantocu peruz’lar, orta ikiden ayrılan çocuklar, mor külhaniler, pantolonları kostak delikanlılar, devlet derslerinde öldürülmüş öğrenciler, kendi kendisinin terzisi kamburlar, zumlun çocuk yurtları, fakir kuşlar, yeniyetmeler en yakın arkadaşları değil midir? sf:5 ilhan berk

hoş çakal, hoş tilki. arkadaşlıklar. sf:7

ben yine bildiğin gibi yalnızca ‘insanlarla’ görüşüyor ve konuşuyorum; kesinkes. sf:17
sen bodrum’a gideli ömrüm ortaköy’le büyükada arasında geçti diyebilirim. büyükada’da, yani eski adıyla kızıl ada, senin evliya çelebi’de ‘üsküdar’a yakındır’ diyedir geçiyor… sf:19

sıfır her anlamıyla çoktan tükenmişti zaten. oğlum ege’yi ankara’ya gönderince ver elini ister istemez köy, annemin yanı, bir oda. sf.25

insan kendisine çarpanları yansıtabiliyor. sf:32

benim de yanlışlarım olmuş geçmişte, sözgelimi hiçbir önlem almamışım her konuda. sf:33

bulabildiğin “aykırı dallar” var mı? eskide, yenide. o kadar az kitabım var ki benim; açılamıyorum. sf:55

akşam eve dönünce düşündüm bir; kurulda profesörler var bir kez (berke vardar gibi, tahsin yücel gibi), iki de yazar var (salah birsel, sami karaören gibi) bunların (…, …, …,…) yaratıklarından farkı olamaz dedim kendi kendime. ali de ‘güvenme’ demişti bunlara ‘vurdumduymaz görünmeye alışkındırlar’. sf:57

enis “verenler de alanlar da dörtbaşı ‘laik’tirler, sana vermezler” demişti bana. sf.60

ferman okunur ve ‘intihar’ sözcüğü yürürlüğe girer; daha önceki osmanlıca sözlüklerde bu sözcüğü hiç arama, çünkü yok! bence, toplum devlet ya da devlet toplum ikiliği gerçekte tanzimat’la başlıyor. sf:64

‘hurde nakış’mış ‘minyatür’ün karşılığı. sf:66

20-30 yıldır içimde (karşılıklarını bulamadığımdan) sakladığım sorular var. sf:68

kışa bir kitap daha hazırlarım diyorum, parasızlık bir yana, her bir şey iyi gidiyor nedense. evet, nedense. sf:106

belli bir dönem mektuplarında ilhan berk’e de kızar ece ayhan. kavgacıdır. ama gerçek dostluklar kolay yıkılmaz, yıkılmamalıdır.

sana bu mektubu öyle bir aceleyle filan yazmadım; iki üç kez okudum mektubunu, değer yargılarının çoğunu doğru bulmadım ben, sağlam ama kıytırı boktan şeylerdir bunlar. dikkat et, sarışınlaşıyorsun, sarılıkla başlar her şey önce. sarılık olmaktan çekineceksin.
yukardan yukardan konuşuyorum sanma sakın, boyumu bilirim ben. ama unutma ki şiirler yazılırken, kentler de geceleri, genişler. sf:114

atheke’nin yardımıyla epeios yapar tahta atı, troya.
asfodel çayı troya çevresinde.
tahta attan, atın içinden ağlıyarak inmek isteyen kim? sf:120
sıkışıklıktan sıkılan bir savaşçı…
                       
“edirne bizde mi?” sultan öküz reşat demiş derler bunu. sf:124

hiçbir kaygım yok, canım da sıkılmıyor hiç. kısacası iyiyim diyeceğim; yutulmaz bir lokmayım ve yenilmez. geçmişte belki sana yazmış olabilirim; benimle başa çıkılamaz çünkü sapına dek haklıyım! sf:158

yahudi züğürtleyince eski defterleri karıştırırmış derler (cemal bana yine ‘yahudi’ diyor, kendisine de kürt, ben de sana; sen olsan olsan benim gözümde ya hititli olursun ya mezopotamyalı.) sf:172

kimi kavramlar biraz yükleminden arındırılsın için ‘ideoloji’ sözcüğü yerine ‘işletilen yürürlük’ sözcüğünü kullandım. sf:181

taylan köken


15 Temmuz 2011 Cuma

14 Temmuz 2011 Perşembe

ya sen...

"seni seviyorum" cümlesi eğer bir kadın tarafından söyleniyorsa o cümle aynı zamanda soru cümlesidir... içinde "ya sen?" sorusunu barındırır... gani müjde

taylan köken

13 Temmuz 2011 Çarşamba

usta çırak...

futbolu şikeli, sınavı şaibeli, interneti yasaklı, gazetecisi tutuklu, mizahı sansürlü, benzini kazık... iktidar usta oldu, ülke çırak çıktı...

taylan köken 

12 Temmuz 2011 Salı

kadın...

kadın, doğası gereği zayıftır, ama acıya en çok o dayanır. kadının direncini tek şey; hayal ettiği erkeğin boş çıkmasıdır. p.auster

taylan köken

11 Temmuz 2011 Pazartesi

ipek böceği cinayeti...


solmaz kâmuran
ipek böceği cinayeti / yaşam / sel yay./ 1998 / 144 sayfa

solmaz kâmuran kocası çetin altan’ın yaşamını resimler eşliğinde bize aktarıyor.
sel yayınlarının temel taşlar serisinin altıncı kitabıdır, ipek böceği cinayeti…

“sevilmeyen insanlar beğenilmek isterler, hele de anneleri tarafından
sevilmemiş çocuklar yazıyla fala uğraşırlar…” sf.29

“dünyadan ayrılan gazi’ye ‘ebedi şef’ ünvanı verilmişti, ismet paşa’ya da
‘milli şef’… türkiye’nin nüfusu on beş milyondu, istanbul’un nüfusu ise altı
yüz bini ya geçiyor, ya geçmiyordu…
karaköy’deki kadıköy iskelesinden kalkan vapurlara parfümlü şık hanımlarla, fötr şapkalı                şık beyler
binerlerdi. sigara içişleri, ayak ayak üstüne atışları, birbirleri ile selamlaşmaları                              sinemalardaki gibiydi…” sf.35

çetin altan da fıkra yazamaya başlar “yeni ulus”ta. çok sert ve keskindir yazıları. bir gün,                ecevit’in kayınpederi namık zeki ona şöyle der:
-          diyorum ki çetin, hiç olmazsa dört kişi bırak…
-          afedersiniz beyefendi anlayamadım…
-          tabutunu taşırlar oğlum… sf:66

taş köşesi ile ünlenen çetin altan milliyet’e geçer. dp’nin şiddetini arttırdığı
yıllarda 28 nisan olayları da patlak vermiş ve taş köşesi şu şekilde çıkmıştı:
-          bugün canım yazı yazmak istemiyor…
bu tek satırlık yazı, uzun yıllar türk basınında yankılanıp, unutulmayacaktır. sf.70

“yaşamımı havaya savurdum ama, bu arada bir şeyi de öğrendim, canım yandığı zaman
bağırmamayı…“ aragon sf.78

“demokrasi çoğunluk rejimi olduğu kadar, azınlığın teminatı rejimidir.” sf.80

“ben, şimdiden memleket meselelerini kendi cep boyları kadar düşünenlerin yüzlerine projektör tutarak,
yarın mezarıma tükürülmesini önlemek isteyenlerdenim.” sf.81

“bu kadar uğraşılmaz yazarlarla. türkiye’de parlamento bir yazarla bu kadar uğraşırsa, o yazar
parlamento kadar büyür.” sf.102

çetin altan hayatı boyunca büyük bedeller ödemiş ve bir çok sivri türk yazarı gibi, onun da ömrü
mahkeme kapılarında geçmiştir. o bu durumu şu benzetme ile özetler:
“nihayet, sakladığım en büyük sırrı çözmüşlerdi.
ben aslında ipekböceğini kozasının içindeyken öldürmüştüm.
başka türlü kumaş dokunamıyordu, ne yapayım…” sf.104

taylan köken

10 Temmuz 2011 Pazar

kapitalizm 5 pare etmez...

geri dönüşüm işçileri derneğinin başkanı ve katık dergisinin genel yayın yönetmeni ali mendillioğlu diyor ki: "kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmayın, beş para etmiyor." facebook sayfası da var ha!

taylan köken

9 Temmuz 2011 Cumartesi

dolambaç...

selçuk demirel
dolambaç / karikatür / sel yay./ 2003 / 114 sayfa

sel yayınlarının enis batur editörlüğünde yayınladığı geceyarısı kitaplarından bir diğeri… 
kitabın arka kapağından; “her şey, bir salyangozun, ya da salyangoza çok benzeyen bir desenin, ya da salyangoz kabuğu içinden çıkan herhangi bir şeyin (bir parmağın belki) ağır ağır harekete geçmesiyle başlamış besbelli… ortaya güzel bir ‘dolambaç’ çıkmış.”

bu kitapta yazı yok, söz yok, çizi var, yol var… selçuk demirel’in tüm kitaplarını almaya çalışıyorum. onun çizgisindeki felsefeden, arayıştan uzak kalmak olmaz… 

taylan köken











8 Temmuz 2011 Cuma

sen ne istiyorsun?

"sanırım ikimiz de yürümediğinin farkındayız" diyen kişi; "ayrılmak istiyorum  hadi  sen de iste" diyordur...

taylan köken     

6 Temmuz 2011 Çarşamba

negatif imge...

karma
negatif imge / deneme / sel yay./2002 / 82 sayfa

sel yayınlarının enis batur editörlüğünde yayınladığı geceyarısı kitaplarından bir diğeri…
kitabın arka kapağından; “kapağı açtığınızda karşılaşacağınız fotoğraf bir ada gezisinde çekilmiş. sonra kâğıda basılmış.bir tepeden deniz görünüyor; daha önde, üzerinde lambaya benzer bir kabartı olan mezar. sonra, fotoğraf çoğaltılmış ve 7 yazarın önüne, masasına gelmiş: bir fotoğrafın röprodüksiyonu? bir manzara? bir öykü? deneme? 7 ayrı kalem denemiş… ”

bu yedi metni kim yazmış sorusuna gelince, her biri ayrı bir değer olan yazarlar şöyle: cem ileri, enis batur, faruk ulay, ismail ertürk, samih rifat, serhan ada ve uğur kökden.

kitaptan aktardıklarım şöyle:

“rastlantılara açık, beklemede.” sf.9

“su, büyük su, deniz, okyanus, zaman’ın somut yüzü müdür?” sf.40

“sözlerimin kopyasını dinlemek, tarih olmuş sözlerimi birinin bana anımsatması, sözlerimin bendeki anlamlarını daha da pekiştirdi. kafamdaki şiir imgesini daha da güçlendirdi. başkasının sesinden düşündüm kafamdaki imgeyi.” sf.46

“eski mezarlıklar hep güzeldir; yenilerse inanılmaz derecede çirkin. mezar yapmayı mı unuttuk yoksa zaman kendi güzelliğini mi verir bu ölüm imgelerine, bilmem.” sf.56

“rastlantıyla iyi ilişkiler içinde olmak gerekir.” breton sf. 58

“hazır olmak, açık olmak… biliyorum, bir de tepeden tırnağa ‘göz’ olmak gerekir.” sf.58

“modern batı’nın tüm dinleri doğu kaynaklı değil mi?” sf.80

taylan köken 

3 Temmuz 2011 Pazar

kaptan gemide kaçak yolcu var...


karma
kaptan gemide kaçak yolcu var / deneme / sel yay./ 2002 / 104 sayfa

sel yayınlarının enis batur editörlüğünde yayınladığı geceyarısı kitaplarından bir diğeri…
kitabın arka kapağından; “iki kardeş, limanda bağlı bir turist gemisine kaçak olarak binerler ve onbeş gün boyunca akdeniz’i dolaşırlar... küçük bir ‘kaçış’ haberinden hareketle ‘kaçmak’ fiili ve ‘kaçak olma’ hali üstüne iyimser, kötümser, nötr 7 metin – yazıya firari çıkanlardan.”

bu yedi metni kim yazmış sorusuna gelince, her biri ayrı bir değer olan yazarlar şöyle: ali teoman, ayfer tunç, cem akaş, enis batur, ibrahim yıldırım, murat gülsoy ve murat yalçın.

kitaptan sadece enis batur yazısının başını aktarıyorum:
düşünüyorum da, insanın halleri arasında en lirik olanı: firarilik. iki tutukluluk arası kısa, geçici bir özgürlük kesiti. herkes üstün(d)e düşünmez, düşünmemiş olabilir, herkes onun farkındadır. varlığı bazen düş, çağrı, bazen vahadır hayatımızda. firar etmeyi istememiş kimse, sanırım olmamıştır. sf.53

taylan köken

1 Temmuz 2011 Cuma

bi var, bi yok...

duyduğum en güzel aşk hikayesi; "bir varmış, bir yokmuş."

taylan köken