26 Nisan 2014 Cumartesi

ege hikayeleri...

ILIAS VENEZİS
EGE HİKAYELERİ / ÖYKÜ / BELGE / 2008 / 136 sayfa

İlias Venezis Ayvalıkta doğmuş hemşerimiz. O artık Yunan topraklarında ebedi uykusunda. Tıpkı Dido Sotiriyu gibi Anadolu’dan savaş zamanında Yunan topraklarına geçmiş ve orada yazarlık serüvenine atılmış. İlias Venezis 1904 doğumludur. Yayınladığı kitaplarla kısa sürede dünyaca tanınmasına rağmen Türkiye’de kitabının geç yayınlanmasının sebebi 1931 yılında yayınladığı ilk kitabı “31328 Numara”dır. Kurtuluş Savaşında ele geçen Venezis Türk kuvvetlerine esir düşer ve 1,5 yıl tutuklu kalır. Bu tutuklulukta üzerine vurulan numaradır 31328…
Venezis bence Yunanistan’ın Sait Faik’idir. Bize yakın olmasının sebebiyse iki toplumun ortak yönleri ve Anadolu’dan oralara taşımış olduğu yaşanmışlıklar. Efsanevi bir dili var. Bazı betimlemelerde Yaşar Kemalvari bir anlatıma kaçmakta, ama bunu Yaşar Kemal kadar uzatmadan, sade, naif ve vurucu olarak bitirmektedir. Kitaplarında özellikle bu şiirsel kısımlar çok etkileyici.
Ege Hikayeleri kitabı Ege adıyla 1941 yılında ilk baskısını yapmıştır. Bu öykü kitabı iki bölüme ayrılır: Dünya Temaları adlı birinci bölümde, Midilli Adasındaki yaşamdan söz eder. Buradaki Türkler, ailesi ve adalıların sade yaşamları hikayelerin ana temasıdır. Rüya Temaları bölümünde masalımsı öyküler yer almaktadır.
    
Kitaptan kısa notları buraya aktaralım:
Midilli Adası’ndaki Yera Körfezi büyük bir göle benzer, onu denize bağlayan küçük boğaz, etrafını kuşatan dağların arasında kaybolmuş gibidir. Dağların çoğu zeytin ağaçları ile kaplıdır, huzur veren bir görünüşü vardır, bu yaşlı ağaçların; akşam olunca gölgeleri denize kadar uzanır. Bu manzarayı bozan hiçbir keskin hat ya da çarpıcı renk yoktur çevrede. Körfezin derinliklerinde Ege’nin eski deniz tanrıları dinlenir. Uzun yıllar uyuduktan sonra, aysız bir gecede yeryüzüne çıkarlar. Kıyıda, kendileri kadar eski ağaçların altına toplanır, Yunan ormanlarında yeni bir şey olup olmadığını öğrenmek ister. Pan’la, satirleri sorarlar onlara. O zaman ağaçların yaprakları hafifçe hışırdar, “Hayır, yeni bir şey yok” diye yanıtlarlar bu soruyu. “Acaba hayattalar mı?” diye tekrar sorar deniz tanrıları kaygıyla. “Elbette hayattalar, onlar ölmez ki”, der zeytinler kararlılıkla. Sf:41
*
Bir vahşi kuşun gökyüzünde çizdiği bu mavi çember acaba ne kadar çok şeyi geçmişe bağlıyor? Annem, Anadolu’nun bir köşesinde geçirdiği kendi çocukluğunu hatırlıyor olmalı, yüzyıllık ağaçları, yörenin yüksek dağlarını, Kimintenia’yı. Sf:68
      
Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder