ILIAS VENEZİS
EGE HİKAYELERİ
/ ÖYKÜ / BELGE / 2008 / 136 sayfa
İlias Venezis Ayvalıkta doğmuş hemşerimiz. O artık Yunan topraklarında
ebedi uykusunda. Tıpkı Dido Sotiriyu gibi Anadolu’dan savaş zamanında Yunan
topraklarına geçmiş ve orada yazarlık serüvenine atılmış. İlias Venezis 1904
doğumludur. Yayınladığı kitaplarla kısa sürede dünyaca tanınmasına rağmen
Türkiye’de kitabının geç yayınlanmasının sebebi 1931 yılında yayınladığı ilk kitabı
“31328 Numara”dır. Kurtuluş Savaşında ele geçen Venezis Türk kuvvetlerine esir
düşer ve 1,5 yıl tutuklu kalır. Bu tutuklulukta üzerine vurulan numaradır 31328…
Venezis bence Yunanistan’ın Sait Faik’idir. Bize yakın olmasının sebebiyse iki toplumun ortak yönleri ve Anadolu’dan oralara taşımış olduğu
yaşanmışlıklar. Efsanevi bir dili var. Bazı betimlemelerde Yaşar Kemalvari bir
anlatıma kaçmakta, ama bunu Yaşar Kemal kadar uzatmadan, sade, naif ve vurucu
olarak bitirmektedir. Kitaplarında özellikle bu şiirsel kısımlar çok
etkileyici.
Ege Hikayeleri kitabı Ege adıyla 1941 yılında ilk baskısını
yapmıştır. Bu öykü kitabı iki bölüme ayrılır: Dünya Temaları adlı birinci bölümde, Midilli Adasındaki yaşamdan
söz eder. Buradaki Türkler, ailesi ve adalıların sade yaşamları hikayelerin ana
temasıdır. Rüya Temaları bölümünde
masalımsı öyküler yer almaktadır.
Kitaptan kısa notları buraya aktaralım:
Midilli Adası’ndaki Yera Körfezi
büyük bir göle benzer, onu denize bağlayan küçük boğaz, etrafını kuşatan
dağların arasında kaybolmuş gibidir. Dağların çoğu zeytin ağaçları ile
kaplıdır, huzur veren bir görünüşü vardır, bu yaşlı ağaçların; akşam olunca
gölgeleri denize kadar uzanır. Bu manzarayı bozan hiçbir keskin hat ya da
çarpıcı renk yoktur çevrede. Körfezin derinliklerinde Ege’nin eski deniz
tanrıları dinlenir. Uzun yıllar uyuduktan sonra, aysız bir gecede yeryüzüne
çıkarlar. Kıyıda, kendileri kadar eski ağaçların altına toplanır, Yunan
ormanlarında yeni bir şey olup olmadığını öğrenmek ister. Pan’la, satirleri
sorarlar onlara. O zaman ağaçların yaprakları hafifçe hışırdar, “Hayır, yeni
bir şey yok” diye yanıtlarlar bu soruyu. “Acaba hayattalar mı?” diye tekrar sorar
deniz tanrıları kaygıyla. “Elbette hayattalar, onlar ölmez ki”, der zeytinler
kararlılıkla. Sf:41
*
Bir vahşi kuşun gökyüzünde
çizdiği bu mavi çember acaba ne kadar çok şeyi geçmişe bağlıyor? Annem,
Anadolu’nun bir köşesinde geçirdiği kendi çocukluğunu hatırlıyor olmalı,
yüzyıllık ağaçları, yörenin yüksek dağlarını, Kimintenia’yı. Sf:68
Taylan
Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder