UYGUR KOCABAŞOĞLU
ANADOLU’DAKİ AMERİKA / ARAŞTIRMA / ARBA Yay. / 1991 / 256
sayfa
19. yüzyıl Osmanlı
İmparatorluğunda en önemli sorunlardan biri Misyoner faaliyetleridir. Osmanlı
içindeki azınlıklara yönelik çalışmalar yıllarca bir arada yaşayan toplulukların
bu topraklardan ayrılmasına sebep olmuştur. Kuşkusuz bu tek başına bir etken
değildir. Fakat bu faaliyetlerin sonuçlarını analiz ettiğimiz zaman dinsel
içeriklerle başlayan çalışmalar milliyetçi akımların öne çıktığı çağlarda
özellikle Anadolu içlerinde yaşayan azınlıkları ayrılık için tetiklemiştir…
Misyoner okullarını sadece
Amerikalılar açmamıştır. Hemen hemen ileri düzeydeki (emperyalist) Batı
ülkeleri ülkemizde misyoner veya özel okullar açarak, kendi düşüncelerini
Osmanlı’ya ve azınlıklara aktarmıştır.
Dr. Uygur Kocabaşoğlu’nun
kitabının tam adı: “Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika / 19. Yüzyılda
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Amerikan Misyoner Okulları” şeklindedir. Amerikan
misyonerleri tüm çalışmalarını detaylı olarak kaydetmişler, raporlamışlardır.
Sayın Kocabaşoğlu Amerikan kütüphanelerindeki orijinal belgeleri tarayarak bu kitabı
oluşturmuştur. Bu belgeler üzerinde çalışmış olması sebebiyle araştırma
değerlidir. Ayrıca yine belgeler üzerinden yapmış olduğu değerlendirmeler de
kitabın önemini arttırmaktadır.
Osmanlı topraklarına gelen
misyonerler American Board Commissioners
for Foreign Missions göndermiş olduğu misyonerlerdir. 1820 yılında İzmir’e
çıkan Pliny Fisk ve Levi Parsons hareketin Osmanlı ayağının ilk
misyonerleridir. Osmanlı topraklarına gelen Protestan Misyonerler önce ABCFM
tarafından desteklenmiş, 1870 yılından sonra ABCFM misyonu, Board of Foreign Missions of the
Presbyterian Church ile birlikte hareket etmiştir.
Yazar giriş bölümünden sonra
misyoner faaliyetlerini kronolojik bir tarih dizgisine koyarak değerlendirmiş.
Kısaca;
Hazırlık Dönemi (1820-1839)
Yerleşme Dönemi (1840-1870)
Hasat Dönemi (1870-1900)
olarak üç bölüme ayırdığı
faaliyetleri ‘sonuç’ bölümüyle bitirmektedir.
Misyonerlerin ilk çalışmalarını
Rumlar üzerinde denediklerini biliyoruz. Daha sonra çalışmalarını Anadolu’ya
kaydırarak özellikle Ermeniler üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını
biliyoruz. Genç beyinler üzerinde okul faaliyetleriyle hedeflenen dönüşüm
gerçekleştirilmiştir. Misyonerler birçok okul açmış ve uzak yakın Anadolu’nun
tüm topraklarındaki azınlıklara nüfuz ederek faaliyetlerini
gerçekleştirmişlerdir.
Bir misyoner yalnızca eğitim
faaliyetleri yapmamaktadır. Önce gitmiş olduğu bölgedeki konuşulan tüm dilleri
öğrenmeye çalışmakta, sonra sosyal hayat ve yaşayış hakkında bilgiler
toplamakta, daha sonra elde edilen bilgilere göre bölgesel stratejiler
geliştirerek ‘eğitim’ faaliyetleriyle kendi istedikleri dönüşümleri sağlamaya
çalışmıştadırlar. Aza kanaat eden, zorluklardan korkmayan, çalışkan olan
misyonerler, davranışları ve samimiyetleriyle etrafını çok çabuk
etkilemektedirler.
İlk okul 1824 yılında Beyrut’ta
açılır, bir yıl sonra Suriye’de 2 kız, 2erkek okulu olmak üzere hemen beş okul
açarlar. Türkiye topraklarındaki açılan ilk okullar İstanbul’da Rumlara yönelik
Lancaster sisteminde eğitim veren okullardır. Kısa sürede İzmir, Bursa ve
Trabzon’da okullar açılacaktır.
Osmanlı için, tebaasında yaşayan
azınlıklar için ve Misyonerler için dönüm noktası 1839’da Gülhane’de okunan
Hatt-ı Hümayun ile başlayan Tanzimat Dönemidir. Azınlıkların daha özgür
yaşamasını sağlayan düzenlemeler misyonerlerin çok işine yarayacaktır. Bu
onların Cumhuriyet’in ilanına kadar Osmanlı içine yerleşmelerine ve
kökleşmelerine neden olmuştur.
Misyonerler özellikle Ermeniler
üzerinde hâkimiyet kurmuşlar, Ermeni Protestan Kilisesi ve Ermeni Katolik
Kilisesinin Ortodoks mezhebi içinde filizlenmesini sağlamışlardır. Misyonerler
bu yeni dönemle birlikte Anadolu topraklarını ‘Batı Türkiye Misyonu’, ‘Merkezi
Türkiye Misyonu’ ve ‘Doğu Türkiye Misyonu’ olarak bölüp, faaliyetlerinde
bölgesel çalışmalar yapmışlardır.
Misyonerler açıkçası Osmanlı
topraklarında bir hayli başarılı olmuşlardır. Osmanlı yönetimleri o devirde
kendi halkından misyonerlerden daha uzak yaşamaktaydı. Kendi halkını tanımayan
yönetimler çağın gerektirdiği eğitim seviyelerine çok sonraları ulaşacaktır.
Sayın Uygur Kocabaşoğlu’nun
kitabı belgeler üzerinden çalışıldığı ve net çıkarımlar yapması sebebiyle
değerli bir çalışmadır. Konuya ilgi gösterenler için tavsiye ederim.
Taylan Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder