ENİS BATUR
MEKİK / ANLATI / NORGUNK / 2009 / 76 sayfa
Enis Batur’un
anlatı tarzındaki bu kitabında temel konu bir dokumada olduğu gibi mekiğin bir
o yana bu bir bu yana giderek kumaşı oluşturması. Tıpkı bir yazarın farklı
metinleri bir kurgu içinde dokuması gibi…
Enis Batur
için çok defa yazdım soran, sorgulayan bir yazar diye. Bu kitabında soruları
ben çıkarmışım çokça, onları aktaracağım kitaptan. Birkaç Enis Batur metni ise
italik yazılmıştır:
Alıp başını
gitmek istiyorsun; hiç düşünmeden nereye gidersin?
Hangi
pencerenin hangi kenarında oturmak istersin? Niçin?
Geri dönmek
için-se gidilecek yer neresi?
Hangi sesten
uzak durmak istersiniz?
Sizi ne
kışkırtır?
Güveli alan
dersem, ne dersiniz bana?
Size,
içinizdeki ses kadar yakın, söylediklerine değer verdiğiniz bir başkası var mı?
Beklenmedik
bir anda, beklemediğin bir görüntü var mı izleğinde?
Hangi
patikada, ne için kaybolmak istersin?
Geçmişinden
hangi yolculuğunu tekrarlamak isterdin?
Hiç
unutamadığın bir fotoğraf var mı?
Kendi
sorduğunuz bir sorunun, cevabını bilmediğiniz oldu mu?
(Ya da) İnsan,
kendi sorduğu soruların bile cevabını bulamayan bir yaratık değil midir?
Nerede? Hangi
yerde? Kiminle? Kimlerle? Dindirirsin, dinlenirsin?
*
Sen değilsin durup bakan, benim. Durmak
nedir bilmedin, çarenin sürekli hareket etmekten geçtiğine bel bağladın, bir
noktadan ötekine, bir satırdan dönüp ötekine, handiyse ara vermeden ilerlersen,
sonunda, yetkin sarmalını kuracağına inandın, bir inşa aygıtına dönüştün. Sf.11
*
Biz de yazarın
namahremini dikizliyor muyuz? Yoksa hepsi yazarın açtığı kadar mı?
Kaç sahici
kişi çıktı karşıma?
Kaç kişi
yorgun düştü s(b)enden, neden?
Hiç yönünü
unuttuğun oldu mu?
*
Gün gelecek kimsesiz kalacaksın. Herkesin
senden yorgun düşeceği ânın yaklaştığını görmüyorsun. Sf.14
*
İnsanlar mı
yalnızdır, kentler mi?
Bütün yazılar,
-insanlar gibi- başlamadan bitiyor mu?
Hangi uçurumda
ölmek isterdiniz?
Kendinizi ne
zaman, ne kadar kaybettiniz?
Neden gündüzü
geceye yeğleriz?
Ne kadar yük
kaldırabilirsin?
Neden
kendimizi taşırken yoruluruz?
Hangi yola
sapmak istemezdiniz?
Merhem olsan,
neye çare olmak isterdin?
Karanlığı
neyle delersiniz?
Bazı şeylerin
ortası yok mu?
Nelerin aklına
tam da ölürken dank edeceğini sanıyorsun?
Masa başında
karşına kimi almak istersin?
*
Bu hayatın közünde erimeye geldik. Sf.38
*
Yılan tünelden geçiyor. Tünel, uyku. Uyku,
ölüm. Sf.40
*
Mekik’in kafanda oluştuğu, kağıda ilk
çerçeve taslağını kondurduğun gün yanındaydım; “Sır”ı yazmaya koyulduğunda,
sancılar içinde geri çekildiğinde, dönüp kaptırdığında oradaydım; ne biri ne
öteki bitmemişken, hep böyle yapmıyor musun, “Kulak” yola çıktığında masanın
yakındaydım. Sf.65
Taylan
Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder