ECE AYHAN
SİVİL DENEMELER KARA/DENEME/YKY/1998/82 sayfa
‘SİVİL DENEMELER KARA’ ÜZERİNE BİR DENEME
Başka hiçbir yazarın kitabında bu kadar iz bırakmıyorum. Bunu ben de bilmiyorum. Çok mu yakın Ece Ayhan. Şiiri değil. Ama düşünceleri, karşı olması, en çok da benim olamadığım olduğu için...
I. bab:
“Bizi buruşturmaları ise olanaksız! Zaten üzerimizden çocukluğumuzdan bu yana iktidar, okullar, aileler, anne baba, hükümetler... geçiyor, geçti. Yani düşüncenin üzerinden elbet tanklar geçmiş, geçecektir.
Bence ne çıkacaksa, sorumluluktan değil, sorumsuzluktan çıkar, çıkacaktır. Karışıklık, kötülük iyinin aynasıdır.”
II. bab:
“Biz aslında ayrıntı’yız. Ayrıntı, bütünden büyük olabilir bizde.”
III. bab:
“Zayıf ve uzun boylu çiroz gibi bir baloncu gecekondular arasında çocuklara renk renk balonlar satmaktadır. Birden balonlar havalanır adamla birlikte. Çevresindeki insanlar baloncuyu hemen yakalarlar ve ağzına ekmek tıkarlar. Açlıktanmış! (Ceplerine taş koymuyorlar.)
IV. bab:
Cemal Süreya için şair şöyle diyor:
“Ortaokulda parasız yatılı olarak okurken orta ikideyken yoksulluktan bir karikatüre otuzbir çekmek zorunda kalmıştır... İşte bu yüzden iyi arkadaşlarına hangi elle otuzbir çektiğini sorardı. Orhan Veli’nin ‘Sol Elim’ şiirini düşünerek. Sol elin yanındaydı. Sol...”
Ergün Günçe’de şöyle buyurmuş mastürbasyon üzerine;
“Otuzbir çekerken el değiştirirsen başkasının eline vermiş gibi olursun.”
V. bab:
“İş bitirici ve kesin noktayı koyuncaya dek de bir şiiri bitmiş saymayız biz. Şiir ve düşünce ya da düşünce ve şiir, birbirlerine sırılsıklam âşıklar gibi kenetlendirmişlerdir. Hele işe yeni başlamışlarsa ayırmak isteseniz bile ayıramazsınız.”
VI. bab:
“Oğlan dönencesi”
Özel bir zaman parçasında, sıkı şiir aramanın yollarını dip yazılarından çıkarır şair.
Oradadır doğru şiir, arkalarda, diplerde, ayrıntıda... Tüm doğru şairler gerekeni yapmıştır; eğilmiş ve doğruyu yakalamışlardır...
“Anadolu’nun ilk şairi Sümerli Ludingirra çivi yazısı ile yazardı şiirlerini. Sonra da pişirirdi toprağı.”
Emek gerekli, yaşamın her anında. Okuyup, geçip gitmek değil, eğilmek, irdelemek, ıcığını cıcığını çıkarmak... Tam da şu an gibi, yapılan eylem gibi...
“Althusser ne demiş? ‘İnsanın temel niteliği tahmin edilemez oluşudur.”
Bir de “tatmin” edilemez oluşu...
VII. bab:
“Ben öylesine sivilim ki, sivillerin sivili (bana bırakılsa, yanlış yana çekileceğini bile bile, sivilliğin yerine ‘başıbozuk’ derim) özel hayatımda da orospuların, ‘yol gösterici’lerin, yersiz yurtsuzların, surlarda ve parklarda barınanların, kimsesizlerin, sokaklarda yaşayanların, dışlanmışların, orta ikiden ayrılanların, ıssız park bekçilerinin, tek kişilik tramvay müzesi müdürlerinin, müştemilatta oturanların, fallokrat kabadayıların, berduşların... kısacası tarih dışına düşürülen lumpenlerin yanında rahat ediyorum ben.”
“Hayt be! Kapısının önünde geceleri kırık bir küp bulunan ve toprak zeminli bitirimhanelerde, gerçekten çukurda olan Çukur mahallesinde, Karanlık bakkal sokağında, ensiz, dar ve basık çıkıntı odalarda, kesinlikle ikiyüzlülük yoktur! Kalleşlik ise hiç olmaz!”
“Elbet katlanılması zor ama ben atın üzerinde, atımdan inmeden sevişirim. Ne olur ne olmaz! İner inmez kelle gidebilir. Ortazaman bence daha yeni başlıyor, hatta ilkçağ! Özellikle edebiyat çevrelerinde arkanı dönmeyeceksin! Dikkat!”
“Sözgelişi, içi geçmiş tarih hocalarının söylediklerinin aksine, gerçekte Yeniçeri Ocağı kapatılmamıştır. Esas duruş, yalnız kent değiştirdi o kadar. Şimdi esnaflığın, ticaretin daniskası yapılıyor. Üstelik Ocaklar’ın sayısı 2 oldu. E, iktidar denilen kuş, artı-değer’in paylaşılması üzerine kurulmuştur. Üleşmek, mülkün temelidir!”
“Bana yıllardan sonra bir dizgi yanlışını düzeltme imkanı verdiniz. Varolun!
‘Biz tüzüklerle tartışarak büyüdük kardeşim’ dizesindeki ‘t’ harfi ‘b’ olacaktır. 1970’den beri ‘t’ başıma bela olmuştu. ‘t’ yi boyuna kafama kakıyorlardı!”
İşte karşınızda Ece Ayhan...
VIII. bab:
“Benim yeni yetmeliğimle, Yahya Kemal, Rabia Hatun’un şiirlerinin anılan yüzyılda yazılmadığından ve Rabia Hatun’un bir kadın olup olmadığından kuşkulanmıştı. Ve biz de Zeyrek Orta öğrencileri olarak hemen hop! Birdenbire kadının eteklerini kaldırmıştık! Ve ortaya bir erkek çıkmıştı!”
IX. bab:
“İnsanlar İstanbul’da ölüyor, ölür. Kuşlar da ölmek isterlerse doğru İstanbul’a gelirlermiş!”
“Sağır ve dilsizlerin dünyası görmeyenlerin dünyasından daha karanlıktır. Körler ses çıkarır çünkü ve sesi işitirler. Ses çıkarmak görmekten önemli. Bilimsel olarak söylemiyorum ama insan ses ve öfkeden ibarettir.”
X. bab:
“Kültür Bakanlığının yapabileceği hiçbir şey yok. Ben ‘sosyal demokrat’ tabiri yerine ‘sosyal bürokrat’ diyorum. Kültür Bakanlığı kültür hayatına devlet adına katılır. Devlet ise vergi demektir. Bakın Çerkes Ethem’in dışlanmış oluşunun asıl nedeni düzenli orduya katılmayışından çok vergi toplamasıdır. Vergi toplamak devlet olma savı ileri sürmektir. Oysa bunlar vergi dahi toplayamıyorlar.”
“Foucault öldüğünde bir dergi şöyle yazmış ardından: ‘İktidarı sevmezdi.’ İktidar diye bir şey olmaz. Devrimle iktidar çelişir aslında. İktidara gelirsen devrim düşüncesi kalmaz. Çoğalmak erezyondur.”
“İktidar çekicidir.”
XI. bab:
“Ben öğretmenleri sevmem. Çocukları sınıfta bırakırlar. Düzenle şu veya bu şekilde uyuşmadır bu. Mesela Köy Enstitüleri çıkışlılar sistemin dışında olduklarını söylerler ama, sistemin tam göbeğindedirler. Sistemin dışında olmakla karşı olmak farklıdır.”
XII. bab:
“Tevfik Fikret öldüğünde cenazesindeki sekiz-on kişiden biri bir askerdir; Mustafa Kemal.”
“İki eliniz kanda olsa, okuyun.”
Ece Ayhan okumak özellikle. Bir öncelik ve öznellik.
taylan köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder