3 Eylül 2012 Pazartesi

karıncayı tanırsınız...

CEVDET KUDRET
KARINCAYI TANIRSINIZ / ROMAN / İNKILAP VE AKA / 1976 / 295 sayfa

Süleyman’ın Dünyası’nın üçüncü kitabı Karıncayı Tanırsınız kitabıdır. Yazar kitabı Şubat 1949- Şubat 1958 tarihleri aralığında dokuz yıllık bir süreçte yazmış. Yedi Meşalecilerin önde gelenlerindendir. Üçlü seri halinde yazmış olduğu ve yaşamından da kesitler veren Süleyman’ın Dünyası serisinde 1914 ile 1944 yılları arasındaki 30 yıllık bir dönemin kesitini bize sunuyor.
Bu kitapta Süleyman Kayseri’de öğretmenlik günlerinden Bakanlık kararı ile açığa alınarak tekrar annesinin yanına İstanbul’a döner ve tek kelime ile hayatta kalma mücadelesi verir. Dar çerçevede kendi özel yaşamı, geniş çerçevede ise büyük şehir yaşamı ve onu getirmiş olduğu tüm zorluklar. Tekrar görevine dönme çalışmaları verilirken, karın tokluğuna razı iş arama çalışmaları ve tüm bu sıkıntılar içinde asil(?) bir soydan gelen ressam Leyla ile yaşanan “Zengin Kız, Fakir Oğlan” aşkı… Bu aşk sanki sonradan kitaba yerleştirilmiş ve romanı gereksiz yere uzatan, aslında belki de yazarın sadece imgeleminde oluşturduğu veya platonik bir aşk… Bu aşkta da sınıf çatışmasını görüyoruz. Belki sırf bu yüzden romana ilave edilmiş olabilir… Karıncayı tanırsınız! O durmadan, bıkmadan mücadele eder, hem yaşamla, hem insanlarla…

Kitaptan notlar ile devam edelim:

Yüzünün ortasında ağzı bir yırtık gibi duruyordu. . Sf:7
*
İnsanlar vicdanları gibi vücutlarını da örtülü görmeğe alışmışlar. Sf:8
*
Süleyman, sandığın üstüne ayağını koyunca, arkadaşları adamı dürtüp uyandırdılar:
-Tarık Efendi! Tarık Efendi!
Adam birden topalandı.
-Haniya? Nerde?
Sonra sandığın üstündeki ayağa baktı, ferahladı:
-Ben de “hafiye” dediniz sandımdı. Yok be! Namuslu ayak bu. Çoktandır böylesini görmedimdi, İstanbul pabucu değil bu. (Başını kaldırıp sordu) Beyim, nerden teşrif?
-Kayseri’den.
-Belli, belli. Baştan aşağı namus. Sf:13
*
Benim bildiğime göre, söz ve yazı, düşünceleri açıklamak için kullanılır, gizlemek için değil. Sf:42
*
Gözleri açık olduğu halde insanın kendi kendisini görememesi, sadece içini görebilmesi korkunç bir şey. Sf: 137
*
Huy işte!... Kapanmışım kendi içime… Hep ben, hep ben… Ben hiç kimseyi düşünmeyeyim, herkes beni düşünsün istiyorum. Sf:170
*
Aşkmış! Başka canlılarda var mı aşk? Bitkilerde, hayvanlarda?... Yok!... Yalnız konuşanlarda, insanlarda var. Sözcük işte, sözcük… Belki de bir hastalık. İnsanlara özgü. Sf:209
*
Kimse kimsenin içine bakmıyor. Meziyetlerimiz, yeteneklerimiz… Görünmüyor bunlar. Herkesin gözü dışımızda. Kimin nesi olduğumuzda, bir de paramızda. Üst tarafı boş. Boş üst tarafı!... Sf:221
*
İnsanın kendini yenmesi, düşmanını yenmesinden daha zor. Sf:227
*
-Beni çok çekingen, kuşkulu, güvensiz mi buluyorsunuz? Ben böyle doğmadım. Ama zamanla bu hale getirdiler. Bilseniz, bütün iyi niyetlerimi nasıl kötüye yordular; masum sözlerimden şüpheli anlamlar çıkardılar; açık hareketlerimi kapalı gördüler; insanlara acıdığım için kızdılar; onları sevdiğime şaştılar; güvenimi kırmak için ellerinden geleni yaptılar. Sf:249

Taylan Köken

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder