İLHAN BERK
UZUN BİR ADAM / ANI / YKY/ 1997 /
99 sayfa
Yazko
yayınlarında 1982 yılında ilk basımı yapılan kitabı, YKY 1993 yılında tekrar
basmış. Benim elimdeki kitap ise 1997 yılı üçüncü basımı.
Yazarlığının,
şairliğinin her ürününü sevdiğim İlhan Berk’in ailesiyle çocukluk döneminde
yaşamış olduklarını aktardığı kısa bir kitap. Uzun yıllar yaşamış olan “Uzun
bir adam”ın hayatının çok kısa bir dönemini (bence sadece bu bölümleri aktarmak
istemiştir) izlemekteyiz. Özellikle kardeşlerini, tüm yalınlığıyla aktarmasıysa
dikkat çekici.
Kitaptan
notlar serbest alınmıştır:
Bir Fotoğraf
Yedi kardeşin
fotoğrafı;
Saniye, Hesna,
Huriye
Tevfik,
Hüseyin, Halil İbrahim ve İlhan
1922 yılında bir yaz günü…
İlhan Berk
Ne zaman,
hangi şartlarda doğmuş bilmiyor.
“Çocukluğum olmadı benim” diyor…
Sebep: Babasının ortada olmaması…
Manisa
yanıyor;
İlhan ve
ailesi dağlara kaçıyor.
Asker düşmanla
cenk halinde…
İlhan beş
yaşında,
İlk silah
sesini
İlk topu,
İlk uçağı
İşte o zaman
görür…
Yangın sonrası
Manisa’ya inince
Bir Rum evine
sığınırlar:
Ev, ev değil
İlhan’ın gözünde
Bir mahalledir…
İlhan’ın tek
dünyası annesidir.
O dünyanın en güzelidir.
Sessiz,
anlatmayan bu anne
Tüm eski
kadınlar gibi
Sevgisini
bakışlarında,
Çilesini
yüreğinde taşır…
Bodur, esmer
bir adam olan baba
İlhan’ın
anasında yedi çocuk
Ve bir o kadar
da ikinci eşinden yapar.
Çirkindir, ama
zamparadır.
İşletmecidir,
tüccardır ve muakıptır.
O da çok
konuşmaz anası gibi
Ve bayramdan
bayrama gelir çocuklarını görmeye
Tezvir Veli lakabı ise İlhan’ı çok
utandırmıştır…
Manisa’dan
İzmir’e iki haylaz arkadaş
Bisiklete
bindikleri gibi
Denizi görmeye
kaçarlar…
Hüseyin abisi
için şiir:
Uzun biri ve tabancasıyla gider gittiği yere
ve
Her sabah atı bağlanır
Ve dip odalı evler gibi sinirli gergin ve
karanlık
Tevfik abisi
için şiir:
Ve korkunç birinci mevki kokan ikincisi
(bir morina balığı gibi tembel ve cepaynaydı
Halil İbrahim
abisi için şiir:
Ve yıkık ve ezik olan üçüncüsü –kulağının
Arkasında bir cigarayla dolaşır ve
Mendilinde kenar süsleri
İlhan’ın
çocukluğu hiç olmamış
Çünkü,
sapandan gayri oyuncağı olmamış
İlahi İlhan,
çocukluğun yaramazmış
Kuşların ahını
taşımışsın sırtında…
Ortaçağ kentlerine benzetiyorum çocukluğumu
Bitmek bilmez bir kül yığını
Bitmek, tükenmez caddeler, evler, dükkanlar
İnsanlar, bitkiler, hayvanlar
Ve hiç eksilmeyecekmiş gibi duran gök…
Huriye ablası
bir deli:
Uzun saçları
var, uzun yüzü var
Söyleyecek çok
sözü var…
Çocukluğunun
bu çıplak sırdaşı
Manisa
yangınında saçlarında tutuşarak ölür.
Yıkıldım ölüme, yıkıldım çocukluğumun
bitişine…
Saniye ablası
demek:
Yazları
Salihli’ye annemle gidip
Ablamın
evlerinde kalmak demektir.
Zengin eniştem
sevdiğim bir insandı…
Annem, abim,
eniştem öldüğünde
Bir daha ölüm
kelimesini ağzıma almadım.
Ölüm benim
için sıradan bir kelime oldu…
Şadiye yengesi
en sevdiği yengesidir,
Hüseyin
abisinin ikinci eşidir.
Onyedisinde
almış getirmiş annesi
Oğlunun
koynuna koymuştur tazeyi.
İşte İlhan’ın
yeniyetmeliği
Bu yengenin
yamacında geçer.
İlk yenge ise
Girit’lidir:
Abim onu genelevden kaldırmıştı
Annem bu yüzden abimi bıraksın diye
Her şeyi yapmıştı
Ve son
başarıysa Şadiye yengedir.
Çıraklık
yılları, abisiyle
Manisa tren
istasyonunda
Dondurma
satmalarıyla başlar,
Sonra
ciğercide devam eder.
Ciğercinin
tezgahından parayı
Hacimento
edince çıraklık da biter…
Sonra ayakkabı
imalathanesi
Ve dişçide
süren uzun çıraklık.
Dişçinin
annesi çok titizdir
Ve İlhan’a
düzeni ve temizliği öğretir.
İnsanın kendisi olmasının koşulu,
Kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir.
Nietzsche
Bir gençlik
fotoğrafında İlhan var;
Ortadan ayrılmış
saçlarıyla, delikanlı
Bir de Edibe
var, güzeller güzeli Edibe
Kırşehir’de, o
sürgün yerinde…
Hüseyin
abisinin gündüz kahve
Gece meyhane
olarak işlettiği mekana
Yengesiyle
beraber imal ettiği rakıları taşır
Tekel
çıkıncaya kadar
Sonra ve elini
İstanbul…
Halil İbrahim
abisi
Hüseyin
abisinin fedaisidir:
Sürekli
birilerini yaralar
Sonra hapse
düşerdi…
İlhan ve
annesi her seferinde
Yeni cezaevine
yatak taşır…
Dervişali
mahallesindeki evde
İlhan hem
ilkokulu,
Hem de
ortaokulu bitirir.
İlk şiirlerini
yazar
Ve başka
şairleri tanır:
Büyümüştür
artık,
Hiç korkmaz
artık
Yeniyetmeliğinde
tanıştığı yazarlardan…
İlhan, uzun bir adam
İçine kapanık
Ve hep yazmaya
koşullanmış.
Bu yüzden
dersleri dinlemez;
Dersler onun
düşünme yeridir
Ne yazacağım
diye düşünür…
Sonra
öğretmenlik yılları;
Derslik
yerine, dışarıda göğe bakan
Bir uzun
öğretmen ve çocukları
Artık bu
yıllarda her şey
Daha anlamlı,
daha somut
Artık ne
yaptığını bilen
Bir uzun
adamdır…
İlhan bu dünyanın
dışında yaşar
Sözcüklerin
arasındadır artık hep.
O yıllardan
kalan son hatıra ise
1943 yılı
Giresun’da verilmiş
Çok yapraklı
bir nüfus cüzdanı…
Öğrene öğrene ihtiyarlıyorum.
Solon
Dünyanın en
iyi ayakkabılarını İlhan giyer
En iyi
boyunbağını da takar ve
Özenle
seçilmiştir gömlekler
Ve çok
önemlidir…
Tanrı tanımaz
bir adam İlhan
Ama bu bir
seçim değil,
Bir karşı
koyuş değil;
İhtiyaç
duyulmayan bir evde
Sözünün
anılmadığı bir evde
Doğal olarak
oluşan
Bir Tanrı
tanımazlık…
Zaten Tanrı
çoğunluğun ihtiyacından doğmamıştır?
İlhan birçok
şeyi sever:
Galata’yı ve Süryanileri (uzun yüzlü
Süryanileri)
İsa’yı, mavi gözlü çocuk İsa’yı
(ki havarileri hep balıkçıdır ve sepet
örerler)
Çocukları (ki hep elimden tutmuşlardır
Ve bana dillerini öğretmişlerdir)
Susaatlerini, kalemleri
(çünkü yeryüzünün en eski bulmalarıdır)
Y harfini (ki Latin alfabesinin en erotik
harfi)
Homeros ve Borges’i
(ki dünyanın iki ünlü körüdür
Ve onların gördüğünü daha kimse görmemiştir)
Haendel’i (ki denize çıkan sokaklara benzer
Ve çocukken martı olmak istemiştir)
Ve de deniz kırlangıçlarını
(ki yere en yakın uçarlar)
Ve de virgül’ü
Ve de…
Yemek yapmak
Yemek yemek
En önemlisi
yemeği seçmek!
Uzun bir adam
Uzun mu uzun
yaşamında
Yiyecekleri
çok iyi seçer…
Seçmiştir…
Bir ölüm.
Halil İbrahim
abisi
Bir otel
odasında
Ölü bulunur…
İlhan için ölüm
Bir sözcükten öteye gitmemiştir.
Onda
ihtiyarlık düşüncesi var olmadı.
Ne kendi
ölümünü düşünmüş
Ne de
başkalarının mezarlarını bilmiş,
Kısaca, ölümü
hep yadsımıştır…
İlhan isimli bu uzun adam
Yazmak ile var
olmuştur;
Yazmak, yaşamın yerini almıştır…
Yalnız yazmak
acı verir…
Tek mutlu
olduğu,
Deliler gibi
sevindiği
Aşkı bulduğu
şey;
Resim
yapmaktır…
Son kısım yine
poetika’ya:
Tüm kitapları,
hatta bazı seçilmiş şiirler
Kitabın son
bölümünde
Tek sıra
halinde yürürler
Bir bayram
yürüyüşü gibi…
Şiir için tek
düşüncesi vardır
Bir uçbeyi
olarak tek ideali:
Gözü hep
tehlikeli sınırlardadır
Ve şiir için
son nokta yoktur…
Böyle
görüyorum kendimi,
bir
yazıya vurmuş,
bir
yazı olmuş beni.
Taylan
Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder