Royal’in karşı sırasında ise sonradan Hatay adını alacak Parisienne Pastanesi göze çarpar. Hereke Fabrikasının sahipleri olan ve Necip’ler diye anılan iki Arap kardeşin malı olan bir pastane –ki bu Necip’lerden biri Arnavut Vasa Paşa’nın kızıyla evlenmiştir –Necip diye de anılır. Sf:21
İşte bu Arnavut Vasa Paşa’nın Arnavut’luk üzerine yazdığı şiir ünlüdür. Şöyledir;
Ah Arnavutluk , Zavallı Arnavutluk!
Ah Arnavutluk , zavallı Arnavutluk;
Kim soktu başını küllere böyle?
Ne müthiş bir kadındın önce;
Anne derdi herkes sana, anne!
Ne erdemli, ne varlıklıydın bir zamanlar!
Bağrında güzel kızlar, güçlü adamlar,
Sürüler ve toprak, tarlalar ve hasatlar,
İtalyan tüfekleri, patlayan silahlar,
Namuslu kadınlar ve cesur erkeklerinle;
Yoldaşların en iyisiydin sen!
Patlardı silahlar ve çakardı şimşekler,
Savaşta daima ustaydı Arnavutlar;
Ardında tek bir kötülük bırakmadan,
Ölürse, savaşarak ölürdü Arnavutlar.
Ne zaman ki, ant içer bir Arnavut,
Titrerdi önünde tüm Balkanlar;
Hangi zalim ülkeye giderse savaşmaya,
Galip dönerdi Arnavut, oradan da.
Ama, bugün nasıl yaşıyorsun Arnavutluk, söyle bana;
Yıkılmış bir meşe ağacı gibisin toprağa!
Üstünden yürüyüp geçiyor bütün dünya,
Anmıyor kimse seni; adın, ayaklar altında!
Karla kaplı dağlar, yeşermiş kırlar gibiydin,
Bugün, bu paçavralar da ne sırtında?
Ne şanın, ne yeminler kalmış o günlerden,
Kendi ellerinle hazırlamışsın felaketini sen.
Arnavutlar, kardeşlerinizi öldürüyorsunuz;
Baksanıza, yüzlerce parçaya bölünmüşsünüz!
Kiminiz "Tanrı'ya İnanıyorum" diyor, kiminiz "Allah'a"
Kiminiz "Türküm" diyor, kiminiz "Latinim"
Kiminiz "Yunanlıyım" diyor, kiminiz "Slavım";
Kardeşsiniz ama, hepiniz kardeşsiniz, ey bahtsız halkım!
Papazlar ve hocalar, kandırmışlar sizi;
Kalakalmışsınız böyle ayrı ve yoksul.
Yabancılar gelince, çekiliyorsunuz bir köşeye;
Karınızı, kız kardeşinizi utandırırken gözlerinizin önünde.
Unutup atalarınızın ettiği yeminleri ,
Üç beş kuruş istemeye çekiniyorsunuz, ettiğiniz hizmete.
Köleleştiriyorsunuz kendinizi; dilinizi bilmeyen,
Kanınızı taşımayan, yabancıların karşısında.
Ağlayın, ah kılıçlar ve tüfekler,
Bir kuş gibi tuzağa düştü Arnavutlar!
Ağlayın bizimle, ey kahramanlar;
Çünkü, yüzüstü çamura düştü Arnavutlar!
Ne ekmek kalmış, ne de et,
Ne ocakta ateş kalmış, ne lambada ışık,
Ne yüzde kan kalmış, ne dostlar arasında şan;
Çünkü, yerlere düşmüş o, kir pas içinde!
Toplanın kızlar, toplanın kadınlar ,
Güzel gözleriyle, gözyaşı ne demektir bilenler,
Gelin ağlayalım; ne şanı, ne onuru kalmış,
O Arnavutluk için, ağıtlar yakalım!
Dul kalmış artık o, kocası olmayan bir kadın;
Bir ana o, ama hiç oğlu olmamış bir kadın!
Kim o vicdansız ki, onu ölüme terk etmiş?Ah Arnavutluk , zavallı Arnavutluk;
Kim soktu başını küllere böyle?
Ne müthiş bir kadındın önce;
Anne derdi herkes sana, anne!
Ne erdemli, ne varlıklıydın bir zamanlar!
Bağrında güzel kızlar, güçlü adamlar,
Sürüler ve toprak, tarlalar ve hasatlar,
İtalyan tüfekleri, patlayan silahlar,
Namuslu kadınlar ve cesur erkeklerinle;
Yoldaşların en iyisiydin sen!
Patlardı silahlar ve çakardı şimşekler,
Savaşta daima ustaydı Arnavutlar;
Ardında tek bir kötülük bırakmadan,
Ölürse, savaşarak ölürdü Arnavutlar.
Ne zaman ki, ant içer bir Arnavut,
Titrerdi önünde tüm Balkanlar;
Hangi zalim ülkeye giderse savaşmaya,
Galip dönerdi Arnavut, oradan da.
Ama, bugün nasıl yaşıyorsun Arnavutluk, söyle bana;
Yıkılmış bir meşe ağacı gibisin toprağa!
Üstünden yürüyüp geçiyor bütün dünya,
Anmıyor kimse seni; adın, ayaklar altında!
Karla kaplı dağlar, yeşermiş kırlar gibiydin,
Bugün, bu paçavralar da ne sırtında?
Ne şanın, ne yeminler kalmış o günlerden,
Kendi ellerinle hazırlamışsın felaketini sen.
Arnavutlar, kardeşlerinizi öldürüyorsunuz;
Baksanıza, yüzlerce parçaya bölünmüşsünüz!
Kiminiz "Tanrı'ya İnanıyorum" diyor, kiminiz "Allah'a"
Kiminiz "Türküm" diyor, kiminiz "Latinim"
Kiminiz "Yunanlıyım" diyor, kiminiz "Slavım";
Kardeşsiniz ama, hepiniz kardeşsiniz, ey bahtsız halkım!
Papazlar ve hocalar, kandırmışlar sizi;
Kalakalmışsınız böyle ayrı ve yoksul.
Yabancılar gelince, çekiliyorsunuz bir köşeye;
Karınızı, kız kardeşinizi utandırırken gözlerinizin önünde.
Unutup atalarınızın ettiği yeminleri ,
Üç beş kuruş istemeye çekiniyorsunuz, ettiğiniz hizmete.
Köleleştiriyorsunuz kendinizi; dilinizi bilmeyen,
Kanınızı taşımayan, yabancıların karşısında.
Ağlayın, ah kılıçlar ve tüfekler,
Bir kuş gibi tuzağa düştü Arnavutlar!
Ağlayın bizimle, ey kahramanlar;
Çünkü, yüzüstü çamura düştü Arnavutlar!
Ne ekmek kalmış, ne de et,
Ne ocakta ateş kalmış, ne lambada ışık,
Ne yüzde kan kalmış, ne dostlar arasında şan;
Çünkü, yerlere düşmüş o, kir pas içinde!
Toplanın kızlar, toplanın kadınlar ,
Güzel gözleriyle, gözyaşı ne demektir bilenler,
Gelin ağlayalım; ne şanı, ne onuru kalmış,
O Arnavutluk için, ağıtlar yakalım!
Dul kalmış artık o, kocası olmayan bir kadın;
Bir ana o, ama hiç oğlu olmamış bir kadın!
O ki, bir kahramandı; şimdi, böyle güçsüz kalmış.
Bu sevgili anayı, yabancıların ayakları altında,
Ezilsin diye bırakacak mıyız?
Hayır, hayır! Kimse dilemez böyle bir utancı;
Kimse kaldıramaz bunca felaketi, acıyı!
Arnavutluk böylesine harap olmadan,
Silah elde çıkagelsin kahramanlar, geç kalınmadan!
Uyan ey Arnavutluk, artık uykundan uyan;
Toplanın kardeşlerim, hep beraber ant içelim!
Ne kilisedir, ne cami halkımızın ilacı;
Arnavutçuluktur, Arnavut'un inancı!
Bar'dan Preveze'ye kadar her yeri ,
Işısın, ısıtsın güneş!
Burası bizim yurdumuz, atalarımızdan kalan,
Kimse bizi öldürmeye kalkışmasın!
Öleceksek, atalarımız gibi onurlu ölelim;
Kendimizi, Tanrı'nın huzurunda utandırmayalım!
taylan köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder