Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu kitabının
üçüncü denemesi Tepebaşı Bahçesi’dir.
Deneme üstadımız bu kişisel
tarihi kitabında devrin üç büyük edebi üstadını anarak başlar yazısına:
Yakup Kadri, Refik Halid, Abdülhak Şinasi kışın Lebon’da iseler, yazın da
Tepebaşı Bahçesi’nin “bayağı ve aşağılık havası” ile ciğerlerini eğlendirmeye
çalışırlar.
Tepebaşı Bahçesi’nin yerinde, geçen yüzyılda büyük
bir mezarlık vardır. Kasımpaşa’ya inen bayır, selviler ve mezar taşlarıyla
kaplıdır. Taşların arası otlarla dolu olduğu için burada günün her saatinde
koyun, keçi, ineklerin otladığı görülür. Mahalle karıları da çamaşırlarını
serer, kurutur. Sf:59
parantez-1:
Şimdi www.tiyatromuzesi.org adresinden “Yüz Yıllık
Efsane ‘Tepebaşı Dram Tiyatrosu’ yazısından bir bölümü buraya aktaralım:
YÜZ YILLIK EFSANE
“TEPEBAŞI DRAM TİYATROSU”
Tepebaşı Dram Tiyatrosu, tiyatro tarihimizde efsane haline gelmiş, yeri
hiçbir zaman doldurulamamış, yapıldığı günden itibaren yerli ve yabancı pek çok
sanat gösterisinin uzun yıllar İstanbul'daki en gözde mekânı olmuştur. Sarah
Bernhart'tan Comédie- Française'e, Darülbedayi'den Şehir Tiyatrosu'na, Şehir
Operası'ndan Devlet Tiyatrosu'na, özel gecelere kadar pek çok tiyatro, müzik, konser
ve gösteriye kapılarını açmıştır. İstanbul'un gelmiş geçmiş tüm belediye
başkanları tarafından hep tarihi bir miras olarak tanımlanmış ama çoğu
tarafından bir rant tepesi olarak görülmüştür. Yandıktan (ya da yakıldıktan)
sonra yerine aynı şekliyle yapılması için yetkili makamlarca hep söz verilmiş
hatta yarışmalar bile açılmış ancak hiçbir zaman bu sözler tutulmadığı gibi
yerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendisi için "heyulâ" gibi bir
bina yaptırmış, daha sonra bu binayı borcu karşılığında TRT'ye satmış ve ne
yazık ki Tepebaşı Dram Tiyatrosu da hatıralarda kalmıştır.
Taylan Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder