11 Şubat 2013 Pazartesi

istanbul'un kuytu köşeleri...


AYDIN BOYSAN
İSTANBUL’UN KUYTU KÖŞELERİ / YAŞANTI / YKY / 2004 / 217 sayfa

Aydın Boysan yaşamı, mizahı, gazete yazıları ve televizyondaki sohbetleriyle kalbimizde özel bir yere sahip, nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. Bu dünya insanının varlığını bilmek, onun hayat tecrübesinden sızılan bal damlalarını okumak gerçekten çok zevkli. Bu panayırı her kitabında görebiliyoruz ve tavsiye ediyoruz.
İstanbul’un Kuytu Köşeleri’nde Aydın Boysan birçoğu yok olmuş veya büyük değişimlere uğramış, anılarda kalmış izleri takip ediyor. Bu şehir turunda Aydın Boysan’ın anılarında izler bırakmış mekânlar, dostlarından izler yine o muhteşem konuşma diliyle bizlerle buluşmakta. 
Kitaptan kısa notlar ile devam edelim:

Kanuni Sultan Süleyman zamanı İstanbul’da düzenli ve sürekli ikametine izin verilen ilk elçi, Fransız elçisi olmuş… Sonra İtalyanlar, İngilizler, Hollandalılar, İstanbul’a gelip de yerleşen ilk yabancı misyonlar.
Beyoğlu 18.yüzyıl sonunda, 19.yüzyılda, sanki b,r Avrupa şehri… Benim gençliğime bile sirayet eden, kuralları vardı.
Beyoğlu’na çıkmak, bir mertebeye ermek gibi bir şeydi, üstümüzü başımızı düzeltir, tek pantolonumuzu ütüler, öyle çıkardık. Beyoğlu benim gençliğim zamanında, 30’lu, 40’lı yıllarda, sanat merkezi idi, kültür merkezi idi. Sf:19
*
-Herhalde… Bütün içkilerde camın ince olması, makbuldür. Kalın cam zaten bir ilkellik belirtisidir. Kalın camlı kadehe konan soğuk içki ısınıverir. Sf:26
*
-Degistasyon’da iki garson vardı, Strato ve Koço idi bunlar, büyükelçi gibi adamlardı. Smokin giyerlerdi. O kadar zarif, o kadar hoş konuşurlardı ki garson oldukları kollarında peçete vardı da, ondan anlaşılırdı, yoksa anlaşılmazdı –bilinmezdi. Sf:27
*
İstanbul 1950’den sonra kimliğini yitirdi. Diye başlayan Menderes Yıkımları başlıklı yazı çok güzel. İstanbul’da sonun başlangıcı nasıl olduğunun kısa bir özeti… Ardında gelen Gerçekler Öyle Değildi! başlıklı yazıyla ve devam eden Neyimiz Eksikti? Başlıklı yazıyla  bu değişimin (yok oluş) Aydın Boysan gözüyle nasıl gerçekleştirildiği kayıt altına alınmış oluyor…Sf.34-42
*
Tosun’la Kaptan, Murat Bey’e asıldılar: “Abi önce sen, ‘nasıl içilmeli?’  diye bir seminer açsana!”
“Delirdiniz mi be? Bir o eksikti? Ama siz uzaylı akıllarını falan bir yana bırakın da, beni dinleyin! Önce rakı ve suyu iyice soğutun da, içine buz atmayın! Sonra da bir yudumu, ikiye bölün! İlk yarım yudumdan sonra dişleriniz arasından hava çekin ki, akciğer de nasibini alsın!”
“Olur abi! Not alalım” dedi Tosun ama, Murat Bey engelledi: “Ne yani? Nota bakarak mı içeceksin? Ezberle bunları!” dedi , sonra sürdürdü:
“İkinci yarım yudum da ağızda evrilip çevrildikten sonra, yavaşça yutulur. Yuttuktan sonra da hemen, olduğun yerde sallanacaksın! İçki gırtlakla mide arasında, yavaşça ve helezoni bir yoldan insin diye… Çünkü en keyif verdiği an, gırtlakla mide arasında indiği sıradadır.”
Gençler: “Sahi be Abi!.. Doğru… Bunu başka bilen var mı?”
“Var!.. Bektaşinin biri bir zürafa görüyor da: ‘Vay anam! Ne içer bu be?..’ diyor.”
Sf:188       

Taylan Köken 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder