21 Şubat 2013 Perşembe

ılgaz dağları'ndan batnas tepeleri'ne...


SAFFET TANMAN
ILGAZ DAĞLARI’NDAN BATNAS TEPELERİ’NE / ANI / YKY / 2008 / 194 sayfa

Enis Batur Saffet Tanman ve ailesini Adalarda tanır. (Sanırım) Sonra bu muhteşem insanı anılarını yazması için ikna eder. İki kitap halinde yayınlanan bu anılar gerçekten muhteşem. Bilgili, eğitimli ve asil bir kadının ağzından ‘nasıl bir hayat kurulur?’ sorusuna verilen en güzel cevabı bu kitaplarda bulacaksınız.
Bu ilk kitapta Saffet Hanım, Ilgaz Dağlarından Söke’ye uzanan bir yaşamı ilk yıllarından itibaren tüm çıplaklığı, tüm samimi ve sade diliyle bize aktarır.

Kitaptan kısa notlar ile devam edelim.

Hazret-i Mevlana’nın soyundan birçok kimseyle tanıştım. İçlerinde güzel olmayana rastlamadım. Hepsi beyaz tenli, sarışın veya sarıya yakın açık kumral, yeşil veya mavi gözlüydü. Sf:25
*
Annem bize ‘Eve bir misafir gelince merdiven başından karşılayın. O misafir gelen bir kedi yavrusu olsa onu bile öyle karşılayın,’ derdi. Sf:31
*
Baktım sıçan yavruları. Yeni doğmuş tüysüz, pembe bir derisi var, iki boncuk gibi kara gözü.
“Ne yapacaksınız bunu?” deyince,
“Romatizmaya çok iyi gelir. İçine zeytinyağı koruz, bunlar eriyince süreriz ağrıyan yere,” dedi Hatice Hanım. Sf:48
*
Bir ara yalnız kaldık, hiç unutmam annem iki genç kız olan ablalarıma:
“Hatırlar mısınız?” dedi; “Kastamoni’de bu akrabalar mahkemeye gelip, gece bizde kalınca size ‘Misafirlere en iyi, en işli yatak takımlarını çıkarın’ dediğimde, ‘Aman anne ayağı poturlu köylü bunlar’ dediniz. Ben de size ‘misafirin zengini fakiri olmaz demiştim. Bakın şimdi onlar bize en kıymetli çeyizlerini sermişler.” Sf:55
*
“Dil çok mühim bir unsurdur, dil bir millettir, bir milletin medeniyet ölçüsü, kültür derecesinin sembolüdür. Dille oynanılmaz. O bir uzviyettir, yaşar, filiz verir, kök salar, kökleri bilinçaltının derinliklerine dalar, rengini, şeklini, kokusunu, kendi hayatiyetiyle sürdürür. Ne kadar zenginse o kadar ifade kuvveti ve çeşidi vardır. siz kolunu, bacağını keserseniz, onu körleştirir, öldürürsünüz.” Prof. Spitzer sf:103
*
Taşını, toprağını, havasını özlüyorum ve insanlarını. Orada henüz insanlık, sevgi, muhabbet nedir unutulmamış; işte o sıcaklık, o tebessüm ılık ılık insanın içine akar hayatın bir manası olduğunu düşündürür. Burada bir makine gibiyim, insan olduğumu unutuyorum sanki. Sf:172
      
Taylan Köken 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder