SENCER DİVİTÇİOĞLU
ASYA ÜRETİM TARZI VE OSMANLI
TOPLUMU / ARAŞTIRMA / SERMET YAY. / 1981 / 171 sayfa
Sencer Divitçioğlu
kitabını şöyle tanımlamakta: Bu tarih
araştırması değildir. Hatta, iktisat tarihi araştırması bile denilemez. Bu bir
iktisat araştırmasıdır: İktisatçı açısından tarihsel bir iktisadi sistemin
yeniden kurulması hakkında yapılan mütevazi bir denemedir.
Nedir Asya
Üretim Tarzı? Marx’ın tanımladığı Engels’in de kendi düşünceleri ile konuyu
açtığı ve derinleştirdiği Asya Üretim Tarzı: Doğu’daki bütün olayların temelini toprakta
özel mülkiyetin yokluğunda aranmasıdır.
İster doğal koşullardan, ister iklimsel sebeplerden olsun, ister kültürel
yaklaşımdan olsun, Doğu’da toprak yani mülkiyet Devlet’in elindedir ve üretim
koşulları devletin eli ve müdahaleleriyle gelişmektedir, yapılmaktadır. Basit
olarak anlatımıyla durum böyledir.
Kitaptan Osmanlı’nın
kuruluş dönemiyle ilgili birkaç kısa notla devam edelim:
Birey üretimi sadece kullanma-değeri
yaratmak için yapar. Üretilen nesnelerin mübadelesi ve dolayısıyla meta üretimi
söz konusu değildir. Bu bakımdan birey toplumun diğer bireylerinden
ayrılmamıştır. Birey ancak toplumla birlikte oluşur. Özel ve bağımsız birey
ortaya çıkamaz. Sf:29
*
Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş yıllarında,
genellikle vakıf yoluyla mülk sahibi olmaya başlayan şeyh ve dervişlerin I.
Beyazıt devrinden itibaren şehirlerde ulema zümresi olarak anılmaya
başladıklarını görüyoruz. Sf:59
*
Osmanlı toplumunun kuruluş yıllarında
devlet, toprağın miri oluşundan ötürü, değişik toplumsal kökenlerden gelen,
alp, gazi, ahi, derviş, Türk, Rum, köylü ve şehirli olan kimseleri bir çatı
altında toplayıp, birleştirmeyi başarmıştır. Oluşan bu sınıf, rakabesi devlete
ait olan topraklar üzerindeki haklardan yararlanan hakim bir sınıf niteliği
almaya başlamıştır. Bu açıdan bakılınca Osmanlı İmparatorluğundaki toprak
mülkiyetine dayanan soylu bir sınıfın ortaya çıkması ta ilk günden beri mümkün
olmamıştır.
Osmanlılık, aslında soylu ve budunsal bir
kökeni olmayan tamamen iktisadi durum ve zorunluluğun yarattığı bir birliktir. Toprağın mülkiyeti devlete
ait olunca, bunu temsil eden sınıfın irsen değil, işlevsel olarak oluşması
gerekir. Bundan dolayıdır ki, eski vak’a-nüvisler Osmanlılardan bahsederken,
onları daima “devlet hizmetinde bulunan ve devlet bütçesinden geçinen hakim ve
müdir sınıf” olarak nitelendirmişlerdir. Sf:62-63
Taylan
Köken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder